Şu hatırlatmayı hemen yapalım; Esad rejimi tabii ki bitmiş değil… Fakat can çekiştiği de ortada! Bu can çekişme ne kadar sürecek? Rusya’nın ve İran’ın desteği ne kadar ayakta tutacak? Yolun sonu görünüyor.
Suriye hakikaten talihsiz bir ülke… Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki Fransız manda yönetimi dönemini es geçelim. Çünkü hepsini anlatmaya yerimiz yetmez. Suriye, 1936 yılında manda yönetimi altında cumhuriyet olarak ilan edildi. 1941’de bağımsızlığını ilan etti, fakat Fransa bu kararı 1944 yılında tanıdı. En son yabancı asker 1946’da terk etti… Konyalı bir aileden gelen Albay Şukri Kuvvetli, ilk devlet başkanı oldu. 1949’da Albay Hüsni Zaim bir darbeyle onu devirdi. Dört buçuk ay sonra da Albay Sami El Hinnavi onu devirdi. 1949 yılı bitmeden aralık ayında, bu defa Albay Edip Çiçekli onu devirdi. Bir yıla tam üç darbe sığdırılmıştı… Bundan sonra, Suriye darbe ve darbe teşebbüslerinden ve tasfiyelerden, katliam ve baskılardan başını kaldıramayacaktı. Öyle ki, 1949 ila 1970 yılları arasında tam yedi tane darbe yapılmış. İki tane de çok kanlı şekilde bastırılmış darbe teşebbüsü var. Bu arada 1964 yılında yine çok kanlı bir şekilde bastırılan Hama kalkışması var… Bu darbelerin her biriyle, âdeta göstere göstere; Suriye’de, çok azınlıkta olan (toplamda nüfusun yüzde onu kadar…) Arap Alevisi (Nusayri), Dürzi ve İsmailî fırkalarına mensup kişilerin ordu kademelerine yerleştirilmesiyle Baas rejiminin temelleri atılmış ve sonraki yıllarda bu inşa tahkim edilmiştir. 1963 yılında Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hafız Esad (Beşar’ın babası) o tarihten itibaren adım adım saltanatını kurmaya başlamış. Ordunun sosyolojik yapısı, çok stratejik biçimde, kırsal kesimden gelen, yukarıda da işaret ettiğimiz bu azınlık mezheplerdeki nüfusla tahkime devam edilmiş…
1966 yılında Savunma Bakanlığına gelmesinden itibaren, orduda bütün ipleri ele geçiren Hafız Esad, ailesini ve aşiretini devlet yönetiminin bütün kritik noktalarına yerleştirmiş. 1968’de kardeşi Rıfat Esad (Aynı zamanda çok büyük uyuşturucu tüccarıdır…) Baas Partisinin radyo ve gazetelerini, önemli ofislerini Lazkiye’ye taşımaya başlamış. Açıkçası Suriye devleti, Esad ailesinin bir mülkü veya şirketi hâline getirilmiş… Esad bundan sonraki yıllarda yönetimin bütün mekanizmalarını eline geçirmiş ve nihayet 1970 yılında yaptığı darbe ile Devlet Başkanı, Baas Partisi Genel Sekreteri ve Ordu Başkomutanı olmuştur. Böylece öldüğü 2000 yılına kadar, ülkeyi demir yumrukla yönetmiş, zaman zaman baş gösteren muhalefet çıkışlarını da, benzeri görülmemiş boyutlarda kanlı biçimde bastırmıştır. Mesela 1982 yılındaki Hama kalkışmasında, şehir top ateşine tutulmuş, taş taş üstünde bırakılmamış. En az kırk bin kişinin öldüğü hadisede, iki yüz bin kişi de canını kurtarmak için oradan kaçmak zorunda kalmıştır. İmkân bulabilenler yurt dışına çıkarak hayatta kalabilmiş… Evet, Hafız Esad yönetimindeki Suriye’nin otuz yıllık tarihi tam bir felakettir. Zalimliği kadar sinsilikte de ileri olan Esad, birlikte yola çıktığı birçok kişiyi tasfiye etmiş veya öldürmüştür. Mesela 1966 yılındaki darbeye öncülük ederek, Esad’a iktidar yolunu sonuna kadar açan General Salah El Cedid (O da Arap Alevisi), kalp krizinden ölünceye kadar 23 yıl hapis kalmıştır… Baba Esad, kendi yerine getirmek için özel olarak yetiştirdiği büyük oğlu Basil trafik kazasında öldüğü için, ortanca oğul Beşar koltuğa oturtulmuştur. Yaşı küçük olduğu için, anayasa değişikliği yapılarak durumun ayarlandığını da bu arada belirtelim!..
2000 ila 2011 yılları arasında, nispeten sakin ve daha ılımlı bir atmosferin hâkim olduğu Suriye’de, 2011 yılı Arap Baharı ile her şey ters yüz olmuş ve en dehşetli felaketin kapısı açılmıştır. Beşar babasından daha zalim çıktı… 13 sene boyunca, ülkede en az bir milyon insan katledildi. Yarısı dışarıda, yarısı içeride on milyondan fazla kişi de yerinden yurdundan oldu. Gerisini anlatmaya gerek yok, hepimiz günbegün izledik zaten!
Esad ailesi, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir zalimlikle, elli küsur seneden beri Suriye’yi tam bir despotlukla yönetiyor. 2014 yılı sonlarında ülke üzerindeki otoritesi minimum seviyeye inen Esad, İran ve bilahare Rusya’nın desteğiyle iktidarını bugüne kadar koruyabildi. Ancak Esad rejimi artık her yönüyle çöküyor. Ne kadar zayıflamış olduğunu son bir haftada, HTŞ (Hey’et-u Tahriri Şam) ve Suriye Millî Ordusunun (SMO) giriştiği harekât karşısında, kayda değer bir karşılık verememesinden de anlaşılıyor. Gelinen noktada, Rusya ve İran’ın da eskisi kadar himaye edemeyeceği görülüyor. Rusya Ukrayna’da yeterince meşgul ve oldukça zorda. İran ise, Hizbullah’ın büyük güç kaybı ve İsrail’in ardı arkası kesilmeyen saldırıları karşısında büyük sıkıntıda… Diğer taraftan Suriye’deki muhalif unsurlar, son sekiz seneden beri güç toplama ve savaş kabiliyetini geliştirme yönünde epey mesafe katetti. Bu şartlar altında, Esad rejimi için eski avantajların hiçbiri yok. Ekonomik çöküş rejimin belini bükmüş vaziyette. Dolayısıyla eski günlerdeki gibi astığım astık, kestiğim kestik yaklaşımı sonuç getirmeyecek...
Gelen haberlerde, Şam’daki zalim rejimin son demlerini yaşadığı belirtiliyor. Büyük kopuşlar var. Beşar’ın son çırpınışları. Bunun en açık delili de çekildiği yerleri PYD/PKK terör örgütüne teslim etmesi… Anlaşılıyor ki, Esad Suriye’nin parçalanmasını çoktan kabullenmiş, elinde kalabilecek parçanın peşine düşmüş durumda. Zulüm asla payidar olmaz. Zalim Beşar ve avanesi de aynı akıbetten kurtulamayacaktır. Kahrolsun zalimler!..
İsmail Kapan'ın önceki yazıları...
İmza. Verdiğiniz kıymetli bilgiler için çok teşekkür ediyorum efendim.