Cumhurbaşkanlığı meselesini tırmandırarak, siyaseten makbul ve meşru olmayan mecralara çekmek isteyenler; ha bire salvo atışı yapıyor... Doğruluğunu hiç tartmadan, tartışmadan; çok dar bir kesim, adeta cephe kurmuş gibi, her yoldan saldırıyor!.. Bunların başını tabiatıyla CHP Yönetimi çekiyor. 1950'den beri, CHP zihniyeti, kendisine iktidar vizesi vermeyen bütün seçim sonuçlarını ve bütün halk kararlarını "karşı devrim"; dolayısıyla da rejim için tehlike olarak tanımlıyor! Düşünebiliyor musunuz, altmış yıla yakın zamandır, CHP ve onun fikri yandaşları, bu havayı çalıyor. Şu sıralarda Bremen Mızıkacıları yine tam takım sahnede... Her birinin bir maksadı ve hedefi var. Aristokrat zümrenin kanatları altında, kurulu düzenin rantından yemlenen bazı kalemşorlar, taşralılık geçmişine ve kökenlerine rağmen; sınıf atlamış olduklarını düşünüyor olmalı ki, onlar da elit ve eklektik takılıyorlar! Bu yüzden de olmadık garabetler sergiliyorlar. Bunlar düpedüz vatandaşa hakaret yağdırıyor. Kimi "bacakları kısa ve kıllı" diye, kimisi "göbeklerini kaşıyor" diye, kendileri gibi düşünmeyen, onlar gibi süfli hayat yaşamayan insanımıza, salyalarını akıta akıta saldırıyorlar... Yani güya fikir diye, hakaretin bini bir para!.. Halkın kahir ekseriyeti ise, bunları vakar içinde; fakat acıyarak izliyor. Çünkü köpekçi yazarlar bilmese de, necip milletimiz; bin yılların tecrübesiyle geçmişinden süzülüp gelen, "İt ürür kervan yürür..." atasözünün manasını ve hayata yansımasını tam olarak müdriktir. Arapların da aynı vadide muhteşem bir atasözü vardır: "Köpeklerin uluması bulutlara zarar vermez..." Atasözleri kaskatı gerçekleri söyler. Lakin insan yine de üzülmeden edemiyor. Bu ülkenin fikri irtifa kaybetmesi çok acı bir durum. Türkiye'nin gündemi bu seviyede olmamalıdır. Kavgacı, saldırgan, dışlayıcı, aşağılayıcı, ötekileştirici bir üslupla; çağdaş uygarlıktan, demokrasiden, özgürlüklerden, diyalogdan ve uzlaşmadan bahsetmek ne kadar inandırıcı olabilir? Halkın ekseriyetine tepeden bakmak, onun tercihlerine saygı göstermemek, farklı düşünceleri daima tehlike ve tehdit olarak algılamak; ne kadar sağlıklı bir yaklaşımdır ki?.. Türkiye mevcut anayasanın koyduğu kurallar çerçevesinde Cumhurbaşkanını seçmeye çalışıyor. Ama malum bir kesim, bunu ille de bir rejim meselesi olarak sunmaya çalışıyor. Azınlıktaki bu kesim, esasen çoğunluğa tahakküm kurmaya çalışıyor... Bunlar demokrasinin çoğunluk sistemi olduğunu filan hiç düşünmüyorlar. Akşam'dan Engin Ardıç'ın söylediği gibi; bunlar yüzde yirmilik oy aldıkları halde; yüzde seksenlik gibi konuşuyorlar. Çünkü bunlar geçmişte ağababalarının iddia ettiği gibi; "sayısal üstünlükleri olmasa da siyasal üstünlüğe sahipler..." kendilerince!.. Üst perdeden savurmaları, halkı cahil, güvenilmez bulmaları vs., hep bu sakat düşünceden kaynaklanıyor. Ancak kazın ayağı öyle değil. Bu halk onların sandığı gibi cahil de değil, bilinçsiz de değil. Bu halk ne yaptığını, neye karar verdiğini çok iyi biliyor. "Azgın azınlığın" hoşuna gitmese de, bu asil halk; bütün aksi yöndeki tazyiklere rağmen hep doğru karar vermiştir, vermeye de devam edecektir. Varsın bazıları hâlâ daha, eteklerindeki taşları dökmek yerine, savurmaya devam etsin. Onların çarpıtmaya çalıştığı demokratik rejim, ciddi bir testten geçiyor. Ama bu imtihanı milletimiz top yekun kazanacaktır. Demokrasi kervanı yürüyecektir...