"Fetih" olayını ne kadar kavradık?!

A -
A +

İstanbul'un fethinin 553. yıl dönümünü idrak ediyoruz... Her sene 29 Mayıs günü; İstanbul'da, fetihle ilgili merasimler yapılır. Hemen her sene bir öncekinden çok da farklı olmayan tören konuşmalarına şahit oluruz. Çocuklar, öğrenciler duygulandırıcı şiirler okurlar vs. Genelde her şey bir günlüktür. Belki en fazla zihinlerde yer edebilen şey; o devri hatırlatan otantik kıyafetler, geminin karadan çekilmesi gibi temsillerdir. Medyanın fetih olayına bakışı ise alıştığımız gibi; oldukça dar açılıdır... Az sayıda köşe yazarı İstanbul'un fethini ele alır. İlgili köşe yazıları, nadiren klasik yaklaşımın dışına çıkar. Genellikle yazılan şeyler harcıalem türündendir!.. Televizyonlarda ise, fetih konusuna ilgi ve alaka çok daha az ve kısıtlıdır. Yabancı ülkelerdeki acayip karnavallar; domates festivalleri, yahut bilmem ne şenlikleri kadar bile, fetih törenlerine yer verilmez. Yani toplumda ve medyada, fetih hadisesi ve fetih kavramına karşı büyük bir kayıtsızlık söz konusu... Halbuki İstanbul'un fethi, en kısa ve genel ifadesiyle; "çağ kapayıp yeni bir çağ açan" büyük bir siyasî, askerî, tarihî ve kültürel olaydır. Günümüzde bu büyük olaya karşı görülen duyarsızlık ve ilgisizlik acaba neden kaynaklanıyor? Şimdiye kadar İstanbul'un fethedilmesinin Türk ve İslam tarihi ve medeniyeti bakımından taşıdığı önemi tam olarak anlayabildik mi? Anladıysak bunu insanımıza anlatabildik mi? Eğitim çağındaki çocuk ve gençlerimize ders kitabı olarak okutulan tarih ve kültür kitaplarında; fetih kavramı, İstanbul'un fethi nasıl işleniyor? Bizim öğrencilik dönemimizdeki kitaplarda; İstanbul'un fethi, sadece askerî açıdan ve çok genel hatlarıyla işleniyordu. Konunun içine yerleştirilmiş bir iki tane de bireysel kahramanlık hikâyesi (Ulubatlı Hasan vb.) işin hamasi yönünü teşkil ederdi. Bizans İmparatorluğunu tarihe gömen bu hadisenin; dünya siyaset dengelerinde yol açtığı değişiklikler, şimdiye kadar ilk ve orta öğretim müfredatında, yeterli derecede ele alınmamıştır. Fetih hadisesinin kültür ve medeniyetler arasındaki münasebetleri nasıl etkilediği, hemen hiç işlenmemiştir. Zaten eğitim müfredatında Türk tarihi, özellikle Osmanlı tarihi, yalnızca bir "savaş tarihi" olarak algılanmış ve serapa "muharebeler dersi" olarak okutulmuştur! Ama mesela fetih muharebelerinde; ilk defa kullanılan dik mermi yollu silahların, savaş teknolojisinde açtığı yeni devir bile gerektiği şekilde anlatılmamıştır, anlatılamamıştır. Bütün bunların sebebi nedir? Kestirmeden söyleyecek olursak, kendi tarihimize yabancılaşma mıdır? Tarih konusundaki ilgisizliğimiz, zamanla bilgisizlik ve yetersizliğe mi dönüşmüştür? Yoksa bu meselede çok daha başka ihtimaller mi var? Yani kasıtlı olarak, tarihimizin bir kısmını unutturma ve yok sayma mı söz konusudur? Geçmişimizi yeterince bilmemek, medeniyetimizi dünyaya anlatamamak ne acı! Bundan ötürü; bugün Ermeni meselesi gibi pek çok konuda, haksız yere ve topyekûn yargılanmak durumuyla yüz yüze geldiğimizin farkında mıyız? Hem de bizi yargılamaya kalkanların geçmişi kanlı ve kara sayfalarla dolu iken... Bakınız Fatih Sultan Mehmet Han; zaferden sonra önlerinde rahipleriyle birlikte atının ayakları dibinde yerlere kapanıp af dileyen Bizanslılara ne diyor: "Kalkınız ve bundan sonra gazabımdan korkmayınız! Bundan böyle sizin can ve mal emniyetiniz, ibadet hürriyetiniz benim garantim altındadır..." Evet beş buçuk asır önce, yani Avrupa "orta çağ karanlığında" debelenirken, farklı dini inançlardaki insanlar engizisyon mahkemelerinde akıl almaz ceza ve işkencelere maruz bırakılırken; Büyük Fatih, dünyanın büyük bölümünün bugün dahi ulaşamadığı yüksek bir adaletin, inanç hürriyetinin ve müstesna bir medeniyetin örneğini ortaya koyuyor... Ne yazık ki bizler, işte bu muhteşem medeniyetten yeterince haberdar değiliz. Pek çok okumuşlarımız bile, nasıl bir geçmişe sahip olduğu konusunda kayıtsız. Hatta bir kısmı, çeşitli taassuplardan ötürü bu tarih ve medeniyete düşmanlık besliyor!.. Geçmişine düşman veya ondan habersiz; lakin hamakat derecesinde başkalarına hayranlık duyanlar, üzerinde oturdukları zengin mirası ne zaman keşfedecekler acaba?! Elbette, kendi tarihinin cahili olanların; uydurma soykırım suçlamaları karşısında kendini savunmakta zorlanması da şaşırtıcı değildir... Sultan Fatih'in dehası, asaleti ve adaleti üzerinde biraz düşünelim ne olur!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.