FETÖ… Hangi örgüt daha çok zarar verdi?

A -
A +

İkisi de aynı yıllarda faaliyete geçti… PKK ve PDY (Paralel Devlet Yapılanması yani FETÖ). PKK, ilk günden terörün her türlü kalleş silahını kullandı. FETÖ ise güya meşru zeminde devletin temeline dinamit koydu.

 

 

 

Evet, FETÖ terör örgütünün elebaşı öldü… Velakin, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ifade ettiği üzere “karanlık örgüt” bitmedi. Ve devletin bu terör örgütüyle mücadelede rehavete kapılmaması lazım!.. Emniyet, istihbarat ve adliye kaynaklarındaki bilgilere göre, FETÖ terör örgütünün devletin içine sızıp palazlanması ve hedef olarak, devletin yönetimini ele geçirmeye çalışması, 1983’lerde başladı. Bunun öncesi de var şüphesiz. Ama o dönem, elebaşı F. Gülen’in hazırlık çalışmaları safhasına girer… Yazının başlığındaki soruyu bilhassa sordum. Ülkenin başına musallat olmuş iki azılı terör örgütünün hangisi daha çok tahribat yaptı acaba? 1984 yılından itibaren, çok kanlı terör saldırılarına başlayan bölücü örgüt PKK, bugüne kadar kırk binden fazla insanın hayatını kaybetmesine sebep oldu!.. Bölücü terör örgütünün verdiği maddi zarar ve kayıplar da iktisatçılar tarafından en az iki buçuk trilyon dolar olarak hesaplanıyor… Bu rakamlar korkunç. cumhuriyet tarihi boyunca ülkenin başına musallat olan, en azılı bölücü örgütün sebep olduğu maddi ve manevi kayıplar, yine de FETÖ örgütünün verdiği tahribatın yanında çok daha küçük kalır. Zira FETÖ örgütünün devleti tamamen ele geçirmesine ramak kalmıştı!

 

Askeriyede, Emniyet’te, İstihbarat’ta, Yargı’da, Millî Eğitim’de ve diğer kritik devlet kurumlarında kümelenip palazlanan, Silahlı Kuvvetlerdeki general kadrosunun yarısından fazlasını kendi hesabına devşiren, bu korkunç terör örgütü en sonunda topyekûn bir ihanete kalkıştı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Genel Kurmay Başkanlığını, MİT Başkanlığını, Emniyet Özel Harekât Merkezini velhasıl devletin bütün kritik kurum ve kuruluşlarını ve dahi darbeye direnen vatandaşları bombalayarak, 253 kişiyi şehit etti, iki bin yedi yüz kırk kişiyi de yaraladı. Çok şükür ki, Türk milletinin sarsılmaz, kararlı duruşu, direnişi sayesinde FETÖ’nün ihanet kalkışması akamete uğradı. Ülkemiz işgal ve bölünme tehlikesinden kurtuldu. Ancak tehlike hiç bitmedi… Sekiz seneden beri yapılan bütün takibata rağmen, hâlâ daha her gün devletin bir biriminde veya gizli örgütlenme uzantılarında FETÖ militanları yakalanıyor. Bakınız bugüne kadar FETÖ faaliyetlerinden dolayı 705 bin 172 kişi hakkında işlem yapıldı. 125 bin 456 kişi hakkında mahkûmiyet kararı verildi. 120 bin kişi kamu kurumlarından ihraç edildi. Ama hâlâ daha FETÖ örgütü tam olarak çökertilemedi. Tehlikenin büyüklüğü buradan da anlaşılmıyor mu? Her şey gayet açık…

 

Gelgelelim asıl tehlike bundan daha büyük… Hepimizin odaklanması gereken husus FETÖ elebaşının İslam dini hakkında yaydığı büyük fitnedir! Zira FETÖ elebaşını piyasaya süren küresel güçlerin asıl hedefi İslamiyet’in temel hükümlerine dair tahrip edici fikirler üreterek, dinimizin temeline dinamit koymaktır!.. Evet, küresel güçler, PKK’yı ülkemizi fiilen bölmek için ortaya sürdü. Fakat çok daha tehlikeli FETÖ’yü, İslam dinini tahrif etmek için görevlendirdi. Bundan daha büyük tehlike olamaz. Ne yazık ki, Diyanet İşleri Başkanlığı da dâhil olmak üzere, bu konuda en büyük hassasiyeti göstermesi gereken kişi ve kurumlar, yeterince dikkat ve titizlik içinde değil. DİNLER ARASI DİYALOG tuzağının ne büyük fitne olduğu hususunda, Türk toplumu yeterince aydınlatılmış değil. “Kelime-i tevhidin ilk yarısını söylemek ve inanmak yeterlidir” diyerek, Peygamber Efendimize (aleyhissalâtü vesselâm) iman etmenin hâşâ gerekli olmadığını telkin eden FETÖ elebaşı, bu şekilde küfre girerken başka insanları da beraberinde sürükledi! Diyanet İşleri Başkanlığı raporunda; “Müslüman olmak için kelime-i tevhidin ilk kısmı olan ‘Lâ ilahe illallah’ demenin yeterli olduğu ve Hazreti Muhammed’e (aleyhisselam) iman etmeyenlerin de cennete gireceği safsatasını ileri sürmüştür…” diyor. Diyanet Raporu “FETÖ/PDY İslâm ümmetinin vahdetini parçalayan bir tefrika hareketidir” diyor; ancak, Diyanet Teşkilatı, FETÖ konusunda hâlâ üzerine düşeni tam olarak yapmıyor maalesef!

 

FETÖ elebaşı F. Gülen’in Papa’ya yazdığı mektup, onun ve örgütünün tam olarak neye hizmet ettiğini açıkça ortaya koyuyor: “Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan dinler arası diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.” Demek ki neymiş? FETÖ elebaşı kimlerin hizmetindeymiş? Aslında FETÖ elebaşı, çalışmalarını aşikâre yapıyordu. Ne yazık ki, beri tarafta onun çıkardığı fitneye karşı uyanık olması gerekenler, yeterince tehlikenin farkında olamadılar… Bakınız FETÖ medyasının tertiplediği Abant Toplantılarına gönderdiği mesajda, İslam’a apaçık karşı olduğunu küstahça itiraf ediyor: “Vahye dayalı, hayatın her alanını kuşatan İslam’ı tehlikeli ve millî birliğe zarar verici buluyorum…” diyor. İslam dininin özüne bundan daha büyük düşmanlık olabilir mi? F. Gülen’in asıl kimliği ve inancı işte budur. Şayet hâlâ daha onu İslam dairesinde gören varsa, büyük gaflet içindedir… Ölüm haberinin yayıldığı saatlerden itibaren bütün TV kanallarında, FETÖ’ye ait büyük para miktarları ile bundan sonra yerine kimin geleceği tartışılıyor. FETÖ’nün İslam âleminde çıkardığı büyük fitneyi bertaraf etmenin yollarını tartışmak daha elzem değil mi? Başlıktaki ifadeye bir kere daha bakalım: PKK’nın da, FETÖ’nün de arkasındaki güç/güçler aynıdır. O güçler bu örgütleri tepe tepe kullanıyor. Mesele büyük oyunu görmek ve boşa çıkarmaktır! Yoksa FETÖ örgütünün milyarlarca dolarlık mal varlığı ile bunu paylaşma kavgası veren şahıslar, bu meselede teferruattır. Türkiye ne zaman içeride bu hain örgütü tam olarak tasfiye ederse, işte o zaman tehlike bertaraf edilmiş olur. O hâlde ilk olarak bu hain örgütün tam olarak ne olduğu ve kime/kimlere hizmet ettiğini topluma iyi anlatmak şarttır. Nokta!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Aziz22 Ekim 2024 12:17

İslam dininin içini boşaltmak isteyenler her zaman çıkmıştır, bundan sonra da çıkar. Tek çözüm ehli sünnet inancını korumak için gerekli çareleri düşünmek. Kendini ehli sünnet gösterip ehli sünnet inancına ve memlekete zarar vermek isteyenler de olabilir. Çok dikkatli olmalıyız.

Yalınız Efe22 Ekim 2024 09:02

Ne âleme verdi rahât, ne kendi buldu huzûr/Yıkıldı gitti cihândan, dayansın ehli kubûr.