Filistin seçimleri ve sonrası...

A -
A +

Yaklaşık elli seneden beri Filistin Davasının öncülüğünü yapan "Filistin Kurtuluş Teşkilatı" (El Fetih) geçen hafta yapılan seçimlerde büyük bir mağlubiyet aldı. En son 1996 yılında yapılan seçimlerde; 88 sandalyelik eski parlamentoda, 62 üyeye sahip olan ve Filistin'in bütün idari kurumları ile güvenlik teşkilatını elinde bulunduran El Fetih, son seçimlerde; 132 sandalyelik parlamentoda ancak 43 parlamenter çıkarabildi. Buna karşılık ilk defa genel seçimlere katılan HAMAS, 76 sandalye kazanarak tek başına hükümet kurma hakkını elde etti. Filistin'de esasen böyle bir değişiklik bekleniyordu. Amerika ve İsrail, HAMAS'ın yükselişini durdurmak ve engellemek için seçimleri ertelemek de dahil olmak üzere, her yolu denediler. Ama sandıktan çıkan ve tabii Filistin halkının iradesini yansıtan bu sonuca mani olamadılar!.. Gelinen noktada cevabı merak edilen pek çok soru var: Birincisi bundan sonra ne olacak? Çünkü hem İsrail'de, hem de Filistin'de nasıl bir veche kazanacağı kestirilemeyen siyasi belirsizlikler var. İsrail, Ariel Şaron'un komadaki halini, bir şekilde medyanın gündeminde arka sıralara itmeyi başardı... Ancak mart ayında yapılacak seçimlerde, İsrail siyasi dengeleri nasıl bir seyir izleyecek? Şu anda en fazla merak edilen konulardan biri de budur. Beri tarafta Filistin'de HAMAS'ın yeni politik istikameti nasıl olacak? HAMAS sandıkta kazandığı başarıyı yönetimde de tekrarlayabilecek mi? Yarım asırdan beri Filistin'in bütün mekanizmalarını elinde tutan El Fetih, HAMAS'la ciddi ve gerçekçi bir iş birliği yapmadığı takdirde, Filistin'de yeni bir kaos baş gösterir mi? Genel beklenti şudur; HAMAS intifada politikasında gösterdiği sertliği, politik zeminde yumuşatma ihtiyacını hissedecektir. Nitekim gelen ilk sinyaller de bunu doğruluyor. HAMAS lideri İsmail Haniye; diyalog arayışlarına başladı. Bu cümleden olarak çoktan beridir fazla tartışılmayan "Yeni Yol Haritası"nın öncüleri olan dörtlü (quarted)ye -BM, AB, ABD ve Rusya- önemli bir çağrıda bulundu. İntihar saldırılarının önlenmesinin yolunu da açık biçimde göstermiş oldu... Buna karşılık İsrail, HAMAS'ı dışlayan retçi tutumuna devam ediyor. Ancak bunu normal karşılamak lazım. Ve de unutmamak lazım İsrail geçmişte yıllarca aynı tutumu El Fetih yönetimine karşı da sergiledi. Fakat sonunda onu muhatap almak zorunda kaldı. Yine öyle olacaktır. Eninde sonunda İsrail elli seneden beri teslim alamadığı Filistin halkının temsilci olarak seçtiği HAMAS'ı siyasi muhatap olarak kabul etme noktasına gelecektir. Diğer taraftan ABD ve AB cenahından da HAMAS'a yönelik sert mesajlar geliyor. İsrail ve Filistin'i ziyaret eden Alman Şansölyesi Angela Merkel, Filistin'e yapılan maddi yardımları kesmekle tehdit etti!.. Ancak bize kalırsa bu çok acele ve iyi hesaplanmamış bir çıkıştı. Nitekim Batı Medyası'nda bu konuyu yorumlayan uzmanlar, Filistin'e yardımı kesmenin düpedüz anarşi üretmek olacağını hatırlattılar. Dolayısıyla, aklın yolu; yarım asırdan fazla bir zamandır kan ve ateşle imtihan edilen Filistin halkına sürekli olarak sopa göstermek değil, tam aksine onların çiğnenen haklarını dikkate alarak, adil bir barışın sağlanması için mantıklı tekliflerde bulunmaktır. ABD ve AB, HAMAS'ın silah bırakmasını tekrarlayıp duracağına, bir kere de İsrail'in, BM kararlarına rağmen on yıllardır devam eden işgalini ve bu işgal süresince hiç eksik etmediği aşırı güç kullanımı ve şiddet politikasını da göz önünde bulundurmalıdır. Bunu yapabildiği ölçüde gerçekçi hareket etmiş olur. Aksi halde Filistin halkının öfkesini kabartmaya devam eder. HAMAS teşkilatı, şüphesiz zulme uğrayan Filistin halkının öfkesinin şekillendirdiği bir yapıdır. Bu saatten sonra da HAMAS gerçeğini yok saymak mümkün olmayacağına göre, yeni duruma uygun politikaları masaya koymanın zamanıdır. ABD ve İsrail'in, öteden beri kendilerine göre yakın buldukları ve "soft" gördükleri ve isteklerini rahatlıkla kabul ettirebileceklerini düşündürdükleri Mahmud Abbas, Ahmet Dahlan vb. politikacıların Filistin halkından gerekli desteği almadıkça ayakta duramayacakları yeterince anlaşılmıştır. Bir şey daha anlaşılmış olsa gerek: İsrail, bir zamanlar çok tehlikeli gördüğü ve Arafat'ın halefi olarak Abbas'ın yerine gelmesi beklenen Marvan El Barguti'yi bertaraf etmek için büyük bir operasyonla yakalayıp zindana tıkmıştı. Ama öyle bir gün geldi ki, İsrail, aynı Barguti ile, HAMAS'a karşı iş birliği yapma mecburiyeti hissetti!.. Daha önce de burada belirtmiştik; İsrail'in en fazla sertlik yanlısı politikacıları olan Rabin ve Şaron, sonunda bu yanlış yollarından dönme ihtiyacı hissetmişlerdi... Herhalde İsrail'i bundan sonra yönetecek olan siyasetçiler de onlardan gerekli dersi almak durumundadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.