Filistin'e barış gelecek mi?

A -
A +

Önceki gün Mısır'ın Şarm el Şeyh kentinde, İsrail ve Filistin liderleri bir araya gelip sözlü olarak karşılıklı ateşkes kararı aldıklarını bildirerek, uzun bir aradan sonra barış yolunda olumlu bir mesaj verdiler. Orta Doğunun en temel anlaşmazlığı olan Filistin-İsrail çatışmasının sona ermesini sağlayacak barış gayretleri; on yıllardır devam etmesine rağmen ne yazık ki, bugüne kadar beklenen sonucu veremedi. Geçmişte birkaç kere önemli mesafe de alınmasına rağmen, sonuç hep hayal kırıklığı oldu... Bundan önceki son önemli teşebbüs, Bill Clinton'un başkanlık görevinin son yıllarında, Ehud Barak'ın İsrail Başabakanı olduğu dönemde gerçekleşmişti. Ancak Clinton'un bütün kararlılığına ve artık sonuca çok yaklaşıldığına inanılmasına rağmen, hem kurulacak Filistin devletinin sınırları ve yaşayabilirliği; hem de elli yıldan beri çeşitli ülkelerde mülteci olarak yaşayan Filistinlilerin İsrail'e geri dönüşü konusunda, Filistin tarafına yeterli güvence verilmediği için o teşebbüs de akamete uğramıştı. Bu arada durumu fırsat bilen Ariel Şaron, barış sürecini bizzat sabote etmek için yüzlerce silahlı İsrail askeri ve polisi eşliğinde Haremu-şşerif'e girme provokasyonunu gerçekleştirdi. Bunun üzerine beş yıldır devam eden kanlı bir dönem başladı!.. Şimdi sormak lazımdır; beş yıl önce barışı bizzat temelinden dinamitleyen Şaron, bugün barış isterken ne kadar samimidir acaba? Önceki gün Mısır'da Ariel Şaron çok farklı bir görüntü çizdi. Acaba o da savaşmaktan yoruldu mu? Zira geçmişte Filistinlilere karşı en sert ve en acımasız sindirme metodlarını (direnişçilerin kol ve bacak kemiklerini taşla kırmak vs.) kullanan eski başbakan Yitzak Rabin, sonunda barıştan başka bir şeyin çare olmadığını görerek bu yola dönmüştü. Ama onu da fanatik bir Yahudi öldürmüştü... İsraillilerin, Arafat'a nazaran Mahmud Abbas'a daha ılımlı baktıkları bir gerçektir. Aynı şey ABD yönetimi için de geçerli. Bu yüzden olacak ki, Filistin'de yapılan seçimlerden hemen sonra, her iki ülkenin de kendisine kapıları açmaları beklenen bir şeydi. Bu arada Irak meselesinden dolayı uzun zamandır çok sıkışık durumda bulunan Mısır ve Ürdün liderleri de, fırsattan yararlanarak, Şarm el Şeyh'teki toplantının gerçekleşmesi için önayak oldular. Vak'a zirve gerçekleşti. Abbas ile Şaron el sıkıştılar ve karşılıklı olarak ateşkes sözü verdiler. Ama sadece söz verdiler. Herhangi bir anlaşma imzalanmadığı gibi, yazılı olarak herhangi bir belge alışverişi de olmadı. Ortak basın toplantısında söylenenlere göre, İsrail Filistinlilere karşı askeri operasyonları durduracak, Filistin tarafı da İsrail'e karşı yapılan saldırıları önleyecek. İsrail bu arada belli bir süre zarfında Gazze'den çekilecek ve dokuz yüz civarında Filistinli tutukluyu serbest bırakacak. Bunlar elbette önemli yaklaşımlar. Bölgede son beş yıldır devam eden feci durumun belli oranda düzelmesi için bu adımların atılmış olması az şey olmamakla birlikte, yeni sürecin kalıcı olup olamayacağı esas can alıcı nokta. Bu hususta herkes kuşkulu. Çünkü geçmişte çok daha esaslı ve kapsamlı görüşmeler yapıldığı halde, her seferinde duvara çarptı!.. Şimdi de, ortada bambaşka bir duvar var. Sekiz metre yüksekliğinde ve 700 kilometre uzunluğunda bir duvar. Üstelik bu duvar çoğu yerde Filistin topraklarını çalıyor. Şaron'un Abbas'ı kendi çiftliğine davet etmesi bu gerçeği ortadan kaldırmıyor... Dikkat ederseniz son konferansta Amerikalılar herhangi bir şekilde yer almadı. Halihazırda bir de BM, ABD, AB ve Rusya'nın angaje olduğu "YOL HARİTASI" diye bir plan var. Ama bu plan şu anda işlemiyor. Bu ortada dururken Tony Blair, iki-üç ay önce Orta Doğu için yeni bir barış konferansı düzenlenmesi için harekete geçmişti. Ama galiba Hüsnü Mübarek ve Ürdün Meliki Abdullah elini çabuk tuttu! Hangi konferans veya plan sözkonusu olursa olsun şu gerçek değişmiyor; Filistin meselesi Bölgenin en derin ve kalıcı ihtilafıdır. Bu ihtilafın giderilmesi de o derece zordur. ABD Başkanı Bush, ikinci dönem için göreve başlarken yaptığı kouşmada Filistin konusuna daha fazla önem vereceğini ifade etti. Genel olarak ABD başkanlarının kalıcı bir şeyler yapmak ve tarihe geçmek için fırsat bildikleri ikinci dönemlerde, ülkedeki Rum, Ermeni ve Yahudi lobilerine karşı elleri daha serbest ve güçlü olur. Çünkü seçimlerde artık onlara ihtiyaçları yoktur. Bakalım Bush, nasıl hareket edecek? Şimdiye kadar Şaron'a verdiği kayıtsız-şartsız desteği biraz azaltarak, onu barışa zorlayacak mı? Bu olmadan ve Filistinlilere gerçek manada bağımsız bir devlet kurma fırsatı verilmeden barışın gelmesi çok zor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.