Yine bir yerlerden düğmeye basıldı galiba!.. Yedi sekiz ay önce, Ergenekon soruşturmasının derinleştiği sırada; özellikle İstanbul'da yüzlerce aracı ateşe veren başıbozuklar, birkaç günden beri tekrar sahnede... Ergenekon davasının başlamasıyla birlikte, bu vandalist hareketlerin yeniden tırmanması, fazlasıyla dikkat çekici değil mi? Diğer taraftan Güneydoğu Anadolu'daki şehirler başta olmak üzere; ülkenin birçok yerinde kanunsuz sokak gösterileri sürüyor. Bu provokatif nümayişlerle birlikte, vatandaşın mal ve mülküne çok büyük çapta zararlar veriliyor. Kimi yerlerde esnafa tehditle kepenk kapattırılıyor. Fitne ateşini körükleyenler, insanları birbirine düşürmek için her yolu deniyor! Diyarbakır'da, Batman'da, Şırnak'ta, Urfa'da ve başka yerleşim yerlerinde, masum vatandaşların mal ve mülküne düşmanca saldırıda bulunanların maksadı bilinmiyor değil. Onlar bir kardeş kavgası başlatmak istiyor. Aslında çeyrek asrı aşkın zamandan beri bunun peşindeler. Şimdiye kadar halkımızın sağduyusu, onların bu tuzaklarını hep boşa çıkardı. Ama onlar fitne ve fesat çıkarmaktan vazgeçmiyorlar... Her seferinde bir bahane ile halkın huzuruna kast ediyorlar. Diyarbakır'ı ateşe verenler, güya bölücü örgütün elebaşına yapılan kötü muameleye tepki gösteriyorlarmış!.. Toplumda kin ve öfkeyi arttırmak için, küçücük çocukları bile kandırıp polis ve askeri taşlattıranlar, her yalana kolayca başvurabiliyor. Hakkında kapatma davası açılmış olan DTP ise, kendisini ille de kapattırmak için bilhassa ateşe körükle gidiyor. Daha önce İmralı'daki terörist başının isteği ile, partinin başından uzaklaştırılan Ahmet Türk, yeniden geldiği genel başkanlık görevinde, bölücü örgütü memnun etmek için çırpınıyor. Her cümlesinde yerli yersiz, terörist başına "Sayın..." diyerek selam çakıyor. Ahmet Türk, dün büsbütün ileri giderek, "Kürtlere soykırım yapıldığı" iddiasında bulundu. Besbelli ki, bölücü örgüt, yaklaşan mahalli seçimlerde uğraması muhtemel oy kaybını kamufle etmek için, mutlaka DTP'nin kapatılmasını istiyor. Bu açık zira, Ahmet Türk'ün, Emine Ayna'nın vs. bu derece tahrikkar konuşmalarının başka izahı yok!.. Bu arada Deniz Baykal'ın ve Devlet Bahçeli'nin klasik söylemlerinde de hiçbir değişiklik yok. Dünkü grup konuşmalarının özeti şuydu: Sayın Baykal, âdeta (devlet niçin daha fazla şiddete başvurmuyor) diye yakınıyor... Sayın Bahçeli de, hükümeti (vatanı satmakla) itham ediyor. Bu söylemlerde yeni bir muhteva olmadığı gibi, yıllardır tekrar edildiği için de, artık vatandaşı çok sıkıyor ve yoruyor. Netice: Dükkanları, arabaları ateşe vermekle; kepenkleri kapattırmakla bölücü örgüt de, onu kullananlar da bir yere varamaz. Çeyrek asırdan beri varabildi mi? İkinci husus da şudur: Ellerinde Türk Bayrağı ile Silivri'de gösteri yapanlar, olayların perde gerisini birazcık düşünseler çok iyi olur...