Fitne kazanını kaynatanlar...

A -
A +

Güneydoğu'daki bazı şehirlerimizde, bir süreden beri fitne kazanı fokurduyor. Bu açıkça görülen bir durum. Ancak fitne kazanını fokurdatanları, çok iyi ve doğru şekilde teşhis etmek gerekiyor. Bölücü terörün bunca yıl ülkede yaptığı tahribata rağmen; hâlâ daha, en kritik noktada her kafadan farklı bir sesin çıkması, bu meselenin hem halk nezdinde yeterince anlaşılmadığını, hem de elitler arasında doğru biçimde algılanamadığını ortaya koymaktadır. Evet, eskiye nazaran epeyce ders çıkarıldığı söylenebilir belki. Ama ne yazık ki, hem teşhis hem de tedavi noktasında, hâlâ daha öğrenmemiz gereken çok şey var... Bilhassa halka etkili şekilde anlatılması gereken pek çok mesele var! Uzunca bir aradan sonra, nasıl oldu da, Diyarbakır'ı, Batman'ı, Mardin'i ve bazı ilçelerini bu derece tahrip eden fitne alevlendi? Bunu sadece içerideki bölücü hücreler mi tetikledi? Tek başına, bu kadarına güçleri yeter mi? Sadece "Roj Tv" adındaki bölücü örgüt borazanının yayınlarıyla ortalık bu kadar karışır mı? Ya da "terörden rant devşirmek isteyen" çevreler ortalığı birdenbire karıştırabilir mi? Bunu ne kadar yapabilir? Nereye kadar? Yoksa burada bambaşka ve çok ortaklı; ziyadesiyle kirli bir ittifak mı söz konusudur? Yani Türkiye üzerinde hesap yapan bazı küresel güçler... Yani, Türkiye'yi önemli uluslararası konularda etkisizleştirmek ve belli davranış biçimlerine zorlamak isteyen aktörler!.. Yani Türkiye'nin toparlanmasını ve mesela "Bölgesel güç" olmasını menfaatlerine aykırı bulan mihraklar... Bunun için de, içerideki piyonlar vasıtasıyla; ülke bütünlüğünü doğrudan hedef alan senaryoları sahneye koymaya çalışan güçler!.. Başka ihtimalleri başka ifadelerle bu sorulara ekleyebilirsiniz. Ancak soruları çoğaltmaktan ziyade işin özünü yakalamak önemli. Türkiye yıllarca derdini dünyaya anlatamadığı için hep haksız yere eleştirilere uğradı. Doğrularla yanlışlar birbirine karıştığı için, kimin ne dediği ve ne yapmak istediği asla tam olarak anlaşılamadı. Ancak sonuçta fatura hep ülkemize ve halkımıza çıkarıldı. Artık aynı şeylerin tekrarına fırsat verilmemelidir. Her vesile ile, Türkiye'nin terörle mücadeledeki tecrübesine, birikimine gönderme yapılıyor. O halde artık bu birikim gerektiği gibi kullanılmalıdır, kullanılabilmelidir. Devletin elindeki her imkan bunun için seferber edilmelidir. Resmi kurumlar, özel kuruluşlar, sivil toplum örgütleri vs. harekete geçmelidir. Bu meseleyi önce kendimize, sonra da dünyaya doğru şekilde anlatalım artık. Gazete ve televizyonlarda sadece taş atan çocukları, yakılıp yıkılan iş yerlerini göstermekle olmaz bu. Yazılı ve sözlü beyanatlarla da olmaz. Daha başka şeyler yapmak gerekiyor!.. Eksik, bölük-pörçük; dağınık ve sistematik olmayan hiçbir tedbir, tepki vb. çalışma beklenen sonucu veremez. Medyada genel hatlarıyla, sağduyulu bir yaklaşım olmakla beraber, bazı meslektaşlarımız; ya eksik bilgi sebebiyle, yahut geçmişteki ideolojik saplantılardan kaynaklanan şaşı bakış açısıyla, çok sakil ve gereksiz şeyler yazıp çiziyorlar. Belki köşelerini bu şekilde doldurmuş oluyorlar ama, yazdıkları fayda yerine belki de zarar veriyor. Mesela bir canım meslektaşımız, romantizm kabiliyetini de kullanarak; taş atan çocukların gözündeki öfke ile güvenlik kuvvetlerinin gözlerindeki öfkenin aynı olduğunu keşfetmiş!.. Her halde polislerin atılan taşlardan korunurken neden gülmediklerine takılmış!.. Arkadaş işi öylesine abartmış ki, yıllar öncesinde Arafat'ın taş atan Filistinli çocuklar için kullandığı "küçük generaller..." tabirini bile yazıya derc etmiş. Meslektaşımızın kendince bir geçerli sebebi olsa bile; bu tarz bir yaklaşımın doğru olmadığı açık. Yetmedi bir de etrafı yakıp yıkanlardan önce güvenlik kuvvetlerinin karakollara çekilmesini isteyen Diyarbakır Belediye Başkanına teyp tutarak uzun bir alıntı yapmış. Mezkur başkanın bilinen ayrılıkçı söylemleri detaylı şekilde yansıtılıyor da; güvenlik birimlerimden bir yetkilinin izahatı nedense verilmiyor. Hayır kasıt filan aramıyorum. Ama tek taraflı ve eksik bakış meselenin aydınlanmasına yardımcı olmuyor!.. Diyarbakır'daki açlığa işaret eden belediye başkanı, bu yapılanların esnafı büyük zararlara sokarak fakirleştirmek olduğunu, bunun da açlığa bir faydası olmadığını, olamayacağını niye söyleyemiyor? Göstericilerin cesaretine hayran kalan başkan, masumları oynarken niçin meslektaşımız bölücülüğü körükleyen tavırların ülkeye olan zararını hatırlatmıyor? Özetlersek, herkesin kendince doğru gördükleri değil, gerçekten doğru olanların halka anlatılmasıyla bu fitnenin önüne geçilebilir. Bunu unutmayalım ve gereğini de yapalım!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.