Fransa'da ne(ler) oluyor?

A -
A +

Gazete ve televizyonlar Fransa'daki olayları anlatmak için çeşitli başlıklar kullanıyor; Kimisi "Gettolar isyanda" diyerek belli bir kesimin tepkisini vurgularken, kimisi de "Paris alevler içinde" türünden, Neron'un Roma'yı yakmasına göndermeler yapıyor. Bu arada sosyologlar ve siyaset bilimciler giderek kontrolden çıkan olayların sebep ve saiklerini anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. Son günlerdeki şiddet olaylarının temelinde yatan sosyal, kültürel ve ekonomik pek çok sebep yatıyor. Bunların olaylara etkisi noktasında yoğun tartışmalar var. Ancak kesin olan şey şu ki; bu gelişmeler karşısında Fransa şaşkın ve hatta dehşet içinde; Avrupa genelinde ise derin bir endişe var. Fransa'nın hudutlarını aşan olaylar Belçika'ya da sıçradı. Almanya için de bu tehlike söz konusu. Ama bu iki ülkeden ziyade Hollanda'nın çok tehlikeli şekilde etkilenmesi muhtemeldir. Fransa'da gerçekten ne oluyor? Bu ülkede başından beri ikinci sınıf insan muamelesi gören, her fırsatta ve her vesile ile dışlanan, horlanan "yabancı", "göçmen" ve hatta vatandaş olmalarının itilip-kakılma noktasında pek de fark getirmediği bir kesim, çeyrek asrı aşkın bir birikimin sonucu olarak patlayıverdi!.. Genelde burnundan kıl aldırmayan, kusur ve kabahat cinsinden şeyleri kendilerine hiç reva görmeyen Fransızlar; son günlerdeki acziyetlerini ciddi biçimde sorgulamaya başlamış görünüyor. Öteden beri süregelen yabancı düşmanlığını besleyen dışlayıcı politikaların bugünleri hazırladığını itiraf edenlerin sayısı giderek artıyor. Düne kadar bu kabil politikaların sahibi olan ve geleceğe dönük büyük hesaplar içinde olan Nicolas Sarkozy gibi siyasetçiler; şimdilerde hedef tahtasına oturtulmuş vaziyette! İlk büyük mağlubiyeti AB Anayasası referandumunda yaşayan Chirac ve Sarkozy gibi bugünün önemli liderleri, hem Fransa'nın peş peşe su yüzüne çıkan sosyal ve ekonomik problemleri ve hem de genişlemeyi hazmedemeyen, bütünleşmeyi perçinleyecek Anayasayı da hayata geçiremeyen ve bir bütçe bile çıkaramayan AB'nin yaşadığı krizler sebebiyle, politik ömürlerini bitirmek üzereler. Çünkü AB içindeki Fransız ağırlığının aşınmasını önleyemeyen, ülke sınırları içinde can ve mal emniyetini sağlamakta zorluk çeken, toplumsal huzuru koruyamayıp olağanüstü yönetim biçimlerine başvurma mecburiyetinde kalan bu sağcı politikacılar, oturdukları koltukları sola kaptırma durumuna geldiler. Küreselleşmenin revaçta olduğu bir dünyada ulusalcı ve seçkinci yaklaşımları terk edemeyen bu politikacılar, yüz yüze kaldıkları toplumsal şiddet olaylarının üstesinden de gelmekte zorlanıyor. Şimdi merak edilen şu; Fransa'daki hakim düşünce, meydana gelen hadiseleri doğru şekilde okuyup gerekli düzenlemelere karar verebilecek mi? Çünkü on yıllarca; yabancıları işçi, göçmen, farklı din ve kültürlere mensup "öteki"ler olarak kabul edip; onlarla ilgili her meseleyi ya sadece kendi tercihlerine göre çözmeye çalışan veya yok sayan politikalar şiddetli şekilde duvara tosladı! Gerçekten şu sıralarda Madam Mitterrand'ın tavrını merak ediyorum. Acaba Türkiye'deki bölücü örgütün hamiliğine soyunan eski First Lady, Fransa'nın belli başlı şehirlerinde terör estirenler için de; "Onlara anlayışlı davranalım" diyebiliyor mu? Bayan Mitterrand ve onun gibi düşünen pek çok Fransızın gözünü herhalde bu son olaylar açmıştır, açacaktır. Sadece Fransızların değil, başta Hollandalılar olmak üzere bütün Avrupalıların da gözünü açacaktır! Bu arada Türkiye'de yapılan tartışmalarda da kafa karışıklığı yaşanıyor; Başbakan Erdoğan'ın Fransa'daki olaylar için başörtü yasağının muhtemel etkilerini dile getirmesini, kendisine muhalif çevreler başka tarafa çekmeye çalışıyorlar. İşi o kadar ileriye götürüyorlar ki; Erdoğan'ın bu vesile ile Türkiye'deki başörtüsüne karşı olan bazı çevrelere gözdağı vermeye çalıştığını iddia ediyorlar. Bu tam anlamıyla kazı koz anlamak gibi bir şey!.. Farklı kültür ve inançlara karşı hoşgörü ve müsamaha göstererek medeniyetler çatışmasının önüne geçmenin önemini anlatmaya çalışan Tayyip Erdoğan, bu vadide yaptığı açıklamaları ısrarla farklı noktalara çekmeye çalışanları ikna edebilmek için herhalde çok daha detaylı konuşmak zorunda! Aksi halde Fransa'daki yabancılar krizi, hiç ilgisiz şekilde Türkiye için bir başörtüsü problemi olarak sahnelenmek istenebilir. Avrupa Birliği'nin önde gelen ülkeleri, hem kendi bünyelerinden kaynaklanan, hem de küreselleşmenin getirdiği yeni meselelerden doğan zorluk ve krizler yaşıyor. Şimdiye kadar gelişmişlik, zenginlik ve oturmuş demokrasi düzeni sayesinde kolaylıkla savuşturulabilen problemler giderek içinden çıkılmaz hale geliyor. Bunları aşabilmenin ilk şartı bu ülkelerin içerde gerçekçi ve dışa karşı da objektif davranabilmesidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.