Böyle bir soru, çok şüpheci olmasa gerek; Irak'ta "GEÇİCİ" ismi altında, hep "KALICI" adımlar mı atılıyor? Önce "Geçici Yönetim Konseyi" kuruldu. Bu Konsey'in teşkil edilme biçimi ve temsil oranı ilk günden beri ciddi rahatsızlıklara sebep oldu. Hem Irak halkının üçte iki çoğunluğunu teşkil eden Araplar, hem nüfus oranına göre temsil edilmeyen Türkmenler ve hem de Türkiye bu "GEÇİCİ" konseye olan itirazlarını seslendirdi. Ama netice değişmedi. Oradaki belirleyici güç olan Amerika, bunun geçici olduğunu, esas yönetimin seçimlerle belirleneceğini vs. ileri sürerek meseleyi geçiştirdi. Ama herkesçe biliniyor ki, Amerika burada, kendisine kucak açan yegane unsur olan Kürtlere özel bir imtiyaz tanıdı ve pek çok şeyi de bunun üzerine bina etmeye niyetli... Nitekim, ikinci geçici adım olan "GEÇİCİ ANAYASA"nın hükümlerine bakıldığında bu durum derhal farkedilebiliyor! Bu metinle Kürtlere Irak'ta ikinci asli unsur olma ve Kürtçe'nin de ikinci resmi dil olma statüsü kazandırıldıktan başka, ileriye dönük olarak aynı etnik gruba, Irak'ın tamamı üzerinde de özel bir ağırlık koyma fırsatı veren hükümler var. Bu hükümlerden en önemlisi, Ocak 2005'te (şayet erteleme olmazsa) yapılacak seçimlerden sonra oluşacak olan daimi Meclis'in hazırlayacağı ve en geç Ekim 2005 tarihinde referanduma sunulacak olan 'Yeni Anayasa'nın, yapılacak halk oylamasında, üç vilayette seçmenin üçte ikisi oranında reddedilmesi halinde veto edilmiş sayılacağı hükmüdür. Erbil, Süleymaniye ve Duhok vilayetlerinin Kürt nüfusu hakimiyetinde olduğu ve buralardan istendiği takdirde rahatlıkla red oyu verilebileceği ihtimaline karşı, özellikle Şii Araplar, bunun Kürtlere ülkenin bütünü üzerinde veto hakkı verdiğini ileri sürerek önce, 'Geçici Anayasa'yı imzalamadılar. Ancak daha sonra yapılan uzun görüşmelerle ikna edildiler. (Artık nasıl ikna oldularsa...) Türkiye de bu Geçici Anayasa hükümlerinden duyduğu rahatsızlığı çok net bir şekilde deklare etti. Dışişleri Bakanı bu konuda ABD'li meslektaşına bir mektup da yazdı. Ancak mektubun cevabı haberlerden de izlediğiniz gibi, telefonla geldi. Powell, Gül'ü arayarak endişe edilmemesini, bu metnin geçici olduğunu ve esas anayasanın seçimlerden sonra yapılacağını, hatta bunun için bütün komşu ülkelerden görüş de alınacağını söyledi! Peki bu tablo güven verici midir? Kesinlikle hayır! Irak işgalinin çok öncesinden başlayan Türk-Amerikan diyaloğunda, karşı tarafın sürekli olarak oyalama taktiğine başvurduğunu, hiçbir zaman hassas konularda net cevap vermediğini, ama geçen zaman içinde oldu-bittilerle de mesafe almaya çalıştığını görüyoruz. Asker konuşlandırmadan, PKK veya KADEK terörü ile mücadeleden, Türkmenlerin haklarından, Irak'ın toprak bütünlüğünden Geçici Yönetim yapısına kadar hep böyle oldu... ABD şimdi de Geçici Anayasa konusunda bilgi vermek üzere Türkiye'ye bir görevli gönderiyor. Gelecek kişinin vereceği bilgi ne olursa olsun, durum ortada. Irak'ta günden güne işler daha da karışıyor ve maalesef Irak hızla bölünme ve iç çatışmaya doğru yol alıyor. Son günlerde Kürtlerle-Türkmenler ve Araplar arasında meydana gelen olaylara dikkat!.. Amerika, "Büyük Orta Doğu Projesi"ni öne çıkararak, Irak'taki vahim durumu perdelemeye çalışsa da olayları çok fazla gizlemeyi artık başaramıyor. Geçici adımlarla ve kervanı yolda düzeltme politikasıyla işi götürmeye çalışıyor ama, bu ülkede yaptığı yanlışlar ve yalnızca Kürtleri kayıran tutumuyla, aslında kalıcı düşmanlık tohumları ektiğini de bilmiyor olamaz. Acaba işlerin daha karmaşık hale gelmesi, ABD'nin Irak'ta kalmasını kolaylaştıracağı düşüncesini mi güçlendiriyor?!