Gençler Demirel'i konuşturmuyor!..

A -
A +

Türkiye'de gençlerin ortaya koyduğu siyasal tepki daima etkili olmuştur... Son zamanlarda Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e karşı yoğunlaşan bir gençlik tepkisi var. Tepkilerin mahiyeti farklı olsa da, hedefin tek olması değerlendirilmesi gereken bir nokta. Bir müddet önce, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde laiklik üzerine bir konuşma yapmaya çalışan Demirel; gençler tarafından "Sen değil misin bu ülkede en fazla İmam Hatip Liselerini biz açtık diye övünen?!" şeklinde şiddetli bir protestoya uğramıştı. Yıllarca miting meydanlarında ve meclis kürsülerinde durumu kontrol altında tutabilen Sayın Demirel, bütün siyasi tecrübesine rağmen, gençlerin protestosunu sonlandıramadı ve çaresiz kendi konuşmasını yarıda kesmek zorunda kaldı. Önceki gün Demirel yine benzeri bir hadise yaşadı. Bu defa İstanbul'daki Bilgi üniversitesinde... Demirel'e karşı protesto eyleminde bulunan bir gencin söyledikleri çok ilgi çekici: Diyor ki, "Sizi dedem dinledi, babam dinledi, ben dinlemek zorunda kaldım. 45 yıldır konuşuyorsunuz. Yeter artık susun lütfen!.." Bu türden tepkiler, özellikle sık sık vuku buluyorsa ve gençler tarafından seslendiriliyorsa, üzerinde dikkatle durmak gerekir... Yıllardan beri acaba ne gibi hikmetli laflar edecek diye, Süleyman Demirel'e kulak kabartan, orta ve özellikle ileri yaş kuşağına karşılık; dünyanın gidişatını daha yakından izleyen; değişik görüş ve düşüncelere daha rahat ulaşan gençler; eskimiş, modası geçmiş, gelecek için bir vizyon çizmeyen statik ve çelişkili fikirlere pek fazla tahammül edemiyorlar. Hem oyalanmaktan, hem de aldatılmaktan hoşlanmıyorlar Yani dün dündür, bugün bugündür mantığına prim vermiyorlar! Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili tartışmalar başladığında, kendince süreci etkileme, mümkünse yönlendirme gayretine düşen Demirel, sözüm ona toplumu uyarmak ve hareket geçirmek için; "Nerede bu ODTÜ'lü gençler? Niye protesto gösterileri yapmıyorlar?!" diye dertlenmişti. Oysa bir vakitler, "Yollar yürümekle aşınmaz..." diyen aynı Demirel değil miydi? Diyeceksiniz ki, sadece onu mu söylemişti!.. Elbette hayır, başka şeyler de söylemişti. Bir vakitler "Ezan susmaz, bayrak inmez..." sloganları eşliğinde, her mitingde bayrağa sarılı Mushaf-ı şerifi öpüp başına koyduktan sonra konuşmaya başlıyordu. Daha sonra gün geldi, Bethoven'in Dokuzuncu Senfonisini dinleterek; "İşte çağdaşlık buuuu!.." diye nutuklar çekti. İşte bunun içindir ki, günümüzde gençler yukarıda işaret ettiğimiz, "Siz değil misiniz, en fazla imam hatip lisesini açmakla övünen?" çelişkisini yüzüne vuruyor. Gerçek şu ki, Türkiye'de sosyolojik yapı değişiyor. Bu önemli bir gelişme. Yaşlı kuşakların tepkisizliğe varan sabrına karşılık; hangi görüşte olursa olsun, gençler olaylara ve fikirlere daha tepkisel bir yaklaşım gösteriyor. Yakın geçmişte yaygın olarak anlatılan bir fıkra vardı. Güya bir İngiliz siyasetçi Türkiye'ye gelmiş. Meslektaşları ile konuşurken demiş ki: "Çocukluğumda dedem, soyadı Demirel olan bir Türkiye Başbakanından bahsederdi. Şimdiki başbakanınız da onun torunu olsa gerek..." Bizim vatandaş, epeyce mahcup bir edayla; "Yanılıyorsunuz bayım." Demiş. "Dedenizin bahsettiği Demirel de, bugün hâlâ başımızda olan Demirel'in ta kendisidir!.." Evet, bu fıkranın değişik versiyonlarını da duymuşsunuzdur. Ama değişmeyen bir şey var. Yaklaşık yarım asırdır Türk siyasetinde, konuşulan ve konuşan bir isim var. Sayın Demirel, hangi statüde olursa olsun, mutlaka politik arenada etkili olmak istiyor. Bunun için çok değişik yollara başvurmaktan da çekinmiyor. Böyle bir tutumu benimsemek, elbette Sayın Demirel'in kişisel kararıdır. Ancak vatandaş olarak bizim de bir şeyi sorma hakkımız var: Süleyman Bey'in bitmeyen politik ihtirasından, acaba bu ülkenin kazancı ne oldu? Yeri geldiğinde, özeleştiri mahiyetinde yanlışlar yapıldığını da itiraf etmek zorunda kalan Demirel, acaba bunca seneden sonra hâlâ ne için bu kadar ön planda görünmeye çalışıyor? "Kendim için bir şey istiyorsam namerdim..." türünden yapılan metaforlara kimsenin kanmayacağı açıktır. Yaşlı, tecrübeli ve akil adamların birikiminden yararlanmak gerekir. Bu doğru. Ama akil adamların her şeyden önce objektif olmaları, tarafsız kalmaları gerekir değil mi? Sayın Demirel'in hareket tarzında bu özellikler görülmediği içindir ki, gençler kendisini protesto ediyor. Bizce Sayın Demirel elinden bırakmadığı fötr şapkasını önüne koyup, gençlerin protestosu üzerinde geniş biçimde düşünmelidir. Çünkü, "Dün dündür bugün bugündür." nevinden reçeteler artık hiç geçerli değildir. Bugün yaşadıklarımız, dünün sonucudur. O halde, yarın için de bugünden hazırlıklı olmak zorundayız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.