Kuzey Irak'a yapılan kara harekâtının sona ermesi ve görevini tamamlayan askerlerimizin geri dönüşü ile ilgili haber ve spekülasyonlar, bir kere daha Türk medyasının her zamanki gibi; olaylara yüzeysel ve "tamamen duygusal", yani ideolojik baktığını bize gösterdi!.. Yalnız bu arada, işini doğru dürüst yapan meslektaşlarımızın hakkını teslim edelim. Onlar, harekâtla ilgili ciddi, mantıklı ve tabya ilminin de kural ve gerçekleriyle ters düşmeyen bilgi ve yorumları aktardılar. Ancak bazıları, işi yine o kadar laubali biçimde ele aldı ki, kelimenin tam anlamıyla ayağa düşürdü! Sırf Hükümete ve bir kısım siyasetçilerle, devleti üst düzeyde temsil eden bürokrat ve danışmanlara çamur atabilmek için; gülünç iddialarla, sevimsiz ve seviyesiz ifadelerle çalakalem yazıyor da yazıyorlar. Sanırsınız ki, her biri daha önce düzinelerle büyük harekâtı sevk ve idare etmiş birer general!.. Oysa birçoğu, askerlik görevini paralı ve kısa dönem olarak yapmıştır. Öyle olmasa, "Amerika çık dedi, biz de hemen birkaç saat içinde çekildik..." türünden şeyler yumurtlamazlardı. Çünkü, bırakın bu denli geniş ve büyük bir askerî harekâtı; bir atışlı tatbikatta bile, ("taarruzi harekât"ın denemesini yapan) tabur veya alay seviyesindeki bir birliğin geri çekilmesi birkaç saat sürer... Bunu bilmek için general olmak gerekmez. Bu basit gerçeği, askerliğini çavuş olarak yapan bir sivil de gayet iyi bilir. Ne var ki, Genelkurmay'ın mükerrer açıklamalarına rağmen, bazı kalemşorlar; öteden beri her fırsatta büyük güven duyduklarını ifade ettikleri ordumuzun itibarına da, gölge düşürecek tarzda atıp tutuyorlar. Bunlar kendilerini yalnızca askerî alanda değil, diplomasi dünyasında da otoriteymiş gibi lanse ediyorlar. Onlara göre, Türkiye'nin hükümet ve askerî makamlarının açıklamalarına değil; Amerika'daki bazı düşünce kuruluşlarında çalışan emekli diplomat veya "strateji uzmanı" olarak takdim edilenlerin dediğine kulak verilmeli... Şu mantığa bakar mısınız; "ABD Savunma Bakanı Ankara'ya gelmiş, burada Türk yetkililerinin muğlak ifadelerinden memnun kalmamış..." Bu arada Başbakanlık Dış Politika Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu Bağdat'ta "Çekilme tarihini biz belirleriz..." demiş. Tam bu sırada, "Amerika'da uzun süre görev yaptığı için Beyaz Saray koridorlarını iyi bilen..." Irak Başbakan Yardımcısı Berham Salih, Washington'la telefon temaslarına geçip; Rice ve diğerlerini durumdan haberdar etmiş de... Bunun üzerine Başkan Bush da, bir basın toplantısı düzenleyip "Türkiye'nin bir an evvel Kuzey Irak topraklarından çekilmesini..." istemiş ve hemen de çekilme gerçekleşmiş.... Sevgili okuyucular, bu trajikomik iddiaları ciddiye almak mümkün müdür? Türkiye Cumhuriyeti Devleti, derin ve uzun vadeli etkileri olacak bir büyük askerî harekâtı, böyle hemen bir gün içinde, yahut birkaç saat içinde gelişecek diplomatik temaslar sonucunda bitirecek kadar; plansız, programsız, hazırlıksız veya dış baskılara karşı dayanıksız mıdır? Böyle bir gayri ciddilik olabilir mi? Amerika'nın kara harekâtını, hatta ondan da önce hava harekâtını güle oynaya karşılamadığı bir sır değil. Bu harekâtı önlemek, o mümkün değilse sınırlamak için; her yola başvurduğu da bilinmeyen bir durum değil. Ancak başka durumları da unutmayalım!.. Daha birkaç ay önce, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ; "Türkiye isterse Kuzey Irak'ı Amerika için çok pahalı hale getirebilir..." derken kime, ne mesaj veriyordu acaba? Amerika, niçin terörle mücadele konusunda; nihayet ciddi biçimde iş birliğine yanaştı ve istihbarat desteği vs. vermeye başladı? Doğrudur: ABD, Irak'taki hesaplarını boşa çıkaracak müdahalelere fırsat vermemek için, bütün caydırıcılığını kullanacaktır. Tamam da, özellikle son dört yıldaki gelişmeler, bu ülkeye; Türkiye'ye rağmen veya Türkiye'nin desteği olmadan, Irak'ta radikal "dizaynlar" yapılamayacağını da göstermemiş midir?! 2003 Mart'ından beri, istikrarlı biçimde seslendirmeye çalıştığımız husus şu: Türkiye, güvenlik başta olmak üzere, stratejik menfaatleri zorunlu kıldığı takdirde; ABD onaylasın veya onaylamasın, Kuzey Irak'a sınır ötesi harekât yapabilir. Nitekim yaptı. İhtiyaç duyarsa, bundan sonra da yapacaktır. İşin özü budur. Gerisi teferruattır. Ve bu satırlar retorik değil, reelpolitiktir!..