Gül, diken, tarafsızlık vs...

A -
A +

Cumhurbaşkanlığına adaylığını yeniden koyan Sayın Abdullah Gül, dün bir basın toplantısı düzenleyerek; seçildiği takdirde, görevini yürütürken nasıl bir tutum takınacağını ve ülkeyi içte ve dışta, en iyi şekilde temsil noktasında nasıl bir strateji izleyeceğini açıkladı. Gül'ün dile getirdiği hususlar, esasen herkesin bir cumhurbaşkanından beklediği şeylerdi. Herhalde bunlara karşı kimsenin bir itirazı olmasa gerek diye düşünmüşsünüzdür. Abdullah Gül'ün 1991'den bu yana Parlamento'da milletvekili, bakan, başbakan olarak yürüttüğü görevler çerçevesinde; politik geçmişi incelendiğinde bu söylediklerini havada bırakan bir durum da söz konusu değil. Fakat nedense CHP yöneticileri, "Gül" ismini sade diken olarak algılıyor... Önceki akşam, bir televizyon kanalında konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Topuz'u dinlerken tüylerim diken diken oldu!.. Öyle hayali tehlikeler, öyle korkular pompalıyordu ki, evlere şenlik... Meğerse Türkiye ne büyük bir felaketle yüz yüze imiş de haberimiz yokmuş. Ali Topuz'un söyledikleri baştan aşağıya hep eski teranelerdi. Kırk küsur yıldır bu millet o teraneleri dinlemekten usandı! Ama CHP yöneticileri ısrar ve inadından vazgeçme niyetinde değil. O kadar rijit ve katı bir tutum içindeler ki, Abdullah Gül'ün görüşme talebini kabul etme nezaketini dahi gösteremiyorlar... Yani seçimlerden önce çok sık ifade edildiği gibi; Deniz Baykal ve ekibinin eli sıkılı yumruk halinde. Tokalaşmak mümkün değil. Ve bu ahval ve şerait içinde dahi, CHP'liler sürekli olarak diyalog ve uzlaşmadan bahsediyor. Hem kapıları sımsıkı kapatıp, hem de "uzlaşma" monologunu sürdürmek ne yaman çelişkidir!.. Sayın Gül'ün randevu talebini geri çevirmekle CHP'nin siyasi kazancı ne oldu acaba? Gerçek şu ki, CHP üst yönetimi bu çizgide devam ederse çok yakında sıfırı tüketirler. Dikkat ediniz, dört buçuk seneden beri Sayın Baykal'ın tekrarladığı laflar üç aşağı beş yukarı hep aynı şeyler. Ali Topuz'un, Onur Öymen'in, Kemal Anadol'un, Önder Sav'ın, Mustafa Özyürek'in ve şimdilerde vitrine çıkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun beyanları da sahibinin sesi mahiyetinde. Görülüyor ki, Türkiye'nin en eski partisi tıkanmış durumda. Kendisini yenileyemiyor. Zaten tabandan tavana yükselen tepki de, parti liderliğinin değişime kapalı ve gelişen yeni şartlara ayak uyduramamasından kaynaklanıyor. CHP, ismindeki halk ifadesine rağmen; bugünkü haliyle halkı değil devletçiliği, demokrasiden ziyade otoriter zihniyeti; özgürlüklerden ziyade vesayeti savunuyor... Yedi sene önce Ahmet Necdet Sezer partilerin "uzlaşması" ile aday gösterilirken, acaba nasıl bir Cumhurbaşkanı tipi bekleniyordu? Tarafsız, herkese eşit mesafede, devlet kurumları arasında ahenk sağlayacak, halka yakın vs. vs. Buna karşılık neredeyse bütün görev süresi boyunca, adeta bir CHP'li gibi hareket eden Sayın Sezer'in, taraflı ve tartışmalı kararlarını (Mesela sadece bir tek kişinin oyunu almış bir kimseyi rektör tayin etmesi...) alkışlayan Baykal ve arkadaşları, Abdullah Gül'ü peşinen tarafgir olmakla ve bir partinin ideologu olmakla suçluyorlar... "Biz ne yaparsak doğru, bizim gibi düşünmeyenler ne yaparsa yanlıştır..." zihniyeti, bugüne kadar memlekete hiçbir yarar getirmedi. Yani bazı insanları kategorik olarak suçlu ve tehlikeli ilan etmek gibi sakat bir mantığın günümüz dünyasında kıymeti harbiyesi yoktur. Cumhurbaşkanlığı için Anayasada belirtilen niteliklere sahip her Türk vatandaşı gibi, Sayın Abdullah Gül de aday olma ve seçilme hakkına sahiptir. Birilerinin bunu ülke için tehlike ve tehdit olarak göstermeye kalkışması en hafif deyimiyle etik değildir. Ortalığı bugün tozu dumana katanlar, yarın mahcup olabileceklerini de unutmasınlar. Böyle hareket edenlerin hatırda tutması gereken bir şey daha var: Korkuyla, tehditle, muhayyel tehlikeleri pompalamakla, bu halkın iradesini etkilemek mümkün değildir. Şimdiye kadar, hiç böyle bir şey olmadı. Bundan sonra da olmayacaktır. En doğrusu halkın iradesine saygılı olmak!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.