Halka doğruları söyleyin!..

A -
A +

CHP lideri Deniz Baykal; "Bizim gerginlik çıkarmak gibi bir niyetimiz yok, tam tersine ülkenin gergin ortama girmesini önlemeye çalışıyoruz..." derken acaba ne kadar samimi?! Siyasette ustaca söylemleri becermek, bir başına dürüstlük olabilir mi? Daha 3 Kasım seçimlerinin dumanı tüterken; yani genel seçimlerden sadece günler sonra, "Bu Meclis yeni Cumhurbaşkanını seçmemelidir..." diye bir hüküm verirseniz; milletin ortaya koyduğu iradeyi ne kadar içinize sindirdiğiniz veya ona ne kadar saygı duyduğunuz belli olmaz mı? Elbette seçim sonuçlarını beğenmeyebilirsiniz. Ama daha dört buçuk yıllık bir süre varken; Cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında spekülasyonları tetiklemeniz, bal gibi ülkeyi germek olur!.. Sayın Baykal istediği kadar aksini söylesin; başından beri sürdürdüğü üslup, hiç de yatıştırıcı değildir. Baykal usta bir siyasetçi olabilir ama; bu halk da o kadar saf değil!.. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, "Sine-i millet" fantezilerine karşı çıkması ve ana muhalefet partisini de bu vadide uyarması çok yerindedir. Aynı şekilde, sokak hareketlerinden devşirim niyeti ile "Turuncu devrim", yok "Karanfil devrimi", yok "Lale devrimi" gibi uçuk-kaçık senaryoların ülke için ne kadar zararlı olacağı konusunda ciddi ikazlarda bulunması da ciddi ve sorumlu siyaset adına takdire şayan bir tavırdır. Ancak bu olumlu tavrın yanında Sayın Bahçeli'nin, daha ortada fol ve yumurta yokken, "Erdoğan'ı vatana ihanetten Çankaya'dan indiririz..." gibi bir tehdit savurması, tasvip edilebilecek bir üslup değildir. Ve bu da tıpkı Baykal'ın yaptığı gibi siyaseti ve ülkeyi germektir. Yani memlekete faydası değil, zararı dokunur. Oysa Bahçeli ve arkadaşlarının siyaset anlayışının her hal-ü kârda; ülke menfaatini önde tutma esasına dayandığı inancı var. Bu iki durumu birbiri ile bağdaştırmak mümkün olabilir mi? Elbette Devlet Bahçeli ve arkadaşları, Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasına karşı çıkabilir. Meşru zeminde, bunu siyaseten önleme gayretine de girmeleri en tabii haklarıdır. Ancak daha adaylığını bile koymamış olan Erdoğan'ı "vatana ihanet" gibi; son derece ağır bir ithamla engellemeye çalışmak, kimse kusura bakmasın kabul edilebilecek bir tutum değildir? Erdoğan aday olur olmaz; o ayrı bir konu. Ama şartları taşıyan her Türk vatandaşı gibi, onun da aday olmak istemesi en tabii hakkı değil mi? Anayasa'nın her yönü ile ayrıntılı şekilde düzenlediği bir konuyu, anayasal olmayan yolları çağrıştıracak şekilde ele almak hiç uygun bir tarz değildir. Töreye uygun mu? Bülent Ecevit'in yanında "töre"ye uygun olarak, sigara bile içmeyen Sayın Bahçeli'nin, bugün Ecevit'in o günkü konumunda bulunan Tayyip Erdoğan'a karşı da, asgari nezaket kurallarına uyması gerekmez mi? Şimdiye kadar kaç Cumhurbaşkanı vatana ihanetten ötürü Çankaya'dan indirildi? Devlet Bey, hem demokrasi dışı yöntemlere kapalı olduklarını belirtiyor, hem de demokrasi kurallarının dışına taşan bir söylemde bulunuyor... "Çankaya'dan indiririz..." ifadesini, daha önce de CHP lideri Baykal ve Süleyman Demirel kullanmıştı. Ama daha sonra bu tarz beyanların sıkıntısını çok çekmişlerdi. Türkiye'nin artık insanları rahatsız eden bu politik üsluptan kurtulması gerekir. "Siyasi centilmenlik" denilen kavram bizim ülkemizde de yer etmelidir. Halkın verdiği oylarla Millet Meclisinde çoğunluk sağlayıp iktidar olmuş bir kimsenin, Cumhurbaşkanı seçilmek istemesi; niçin bir rejim tehlikesi olarak sunulmaya çalışılıyor? Burada tutarlı bir mantık var mıdır? Bir kişi milletvekili olacak, başbakan olacak ama; Cumhurbaşkanı olmak isterse tehlikeli addedilecek!.. Dikkat ediniz, burada bizim meselemiz Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olup olmaması değil. Burada anlatmaya çalıştığımız konu prensiplerdir. Prensipler şahıslara göre konulmaz. Yani bazı şahıslar peşinen ve mutlak olarak haklı ve güvenli; bazıları ise peşinen güvensiz ve haktan mahrum!.. Böyle bir yaklaşım olamaz. Yani mesela Sayın Sezer, resmen CHP'nin üyesi bir avukatı Anayasa Mahkemesi üyeliğine atama teşebbüsünde bulunurken; yahut Sayın Baykal, Sezer'i partisinde siyaset yapmaya davet ederken veya kapıları açık tutarken; Cumhurbaşkanlığı makamının tarafsızlığına herhangi bir gölge düşmüyor ama; daha Erdoğan'ın aday olup olmayacağı bile belli değilken ortalık toz dumana katılıyor!.. Bu tarz siyaset kimseye fayda vermez. Ne Baykal'a, ne Bahçeli'ye ne de bir başkasına...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.