Besbelli bugün gazetelerin köşelerinde yer alacak yazı ve yorumların büyük ekseriyeti, futbolla; daha doğrusu Türkiye- Almanya yarıfinal maçı ile ilgili olacak... Zaten üç haftadan beri, futbol olayı; toplumu psikososyal açıdan önüne katmış götürüyor! Futbolu bilen-bilmeyen (bilmeyen var mı ki!), seven-sevmeyen; herkes ama herkes bir biçimde, Avrupa şampiyonası ile ilgilenmek zorunda... Kimileri maçtan fazla hazzetmese bile; bundan başka konusu olmayan fanatiklerin ısrarlı ve heyecanlı konuşmalarını dinlemek zorunda kalıyor!.. Futbolun sadece futbol olmadığı, artık genel kabul görüyor. Dolayısıyla, bu sportif kılıklı heyecan dalgasının her tarafı sarması da, kanıksanmış durumda. Ancak ülkemiz için, diğerlerinden farklı olarak büyük bir problem var... O da sevinmesini bilmemek! Şimdiye kadarki sevinme seanslarında epeyce telefat verildi. İlgili ve yetkililerin bütün uyarılarına rağmen; havaya silah sıkmadan sevinmesini bir türlü öğrenemeyen magandalar, vatandaşlarımızın can güvenliğini ciddi şekilde tehdit ediyor. Bunun için bazıları, haklı olarak milli takımın başarısına sevinemiyor, hatta eğer acı olaylara sebebiyet verecekse, böyle bir başarının gelmemesini dahi temenni ediyor. Zira, maganda kurşunlarıyla yaralanan küçücük çocukların görüntüleri hakikaten iç karartıcı... Bu satırlar yazılırken maçın başlamasına daha saatler var. Netice ne olur bilemeyiz ama; gönlümüzden geçen finalin adının Türkiye-Rusya olması!.. Bu aynı zamanda bir tahmin. Bütün eksik ve gediklere rağmen; biraz da fazla havaya girmiş olan Almanya'yı yeneceğimize inanıyoruz ve öyle de istiyoruz. Rusya'nın da grup maçında kendisini hezimete uğratan İspanya'dan rövanşı alacağını tahmin ediyoruz... Futbol otoritelerinin düşünce ve tahminlerine uymasa da bizim görüşümüz bu! Zaten şimdiye kadar hangi otoritenin tahmin ve öngörüsü tuttu ki?!. Neticede top yuvarlak ve maç da 90 dakika. Hatta bazen 120 dakika. Bazen bu süre bile yetmiyor... Dünyanın en iyi takımlarından sayılan bazı ekipler sahneyi terk etti. Dünya şampiyonu İtalya, finallerin takımı Hollanda... Son Avrupa şampiyonu Yunanistan sıfır puanda kalarak gruptan bile çıkamadı! Buna karşılık kimsenin şans tanımadığı Türkiye, yarı finale kaldı. Büyük ihtimalle finale de kalacak. Hatta kupayı bile kazanma ihtimali yüksek. Günlerdir televizyonlarda milli takımın başarısını analiz etmeye çalışan spor yazarları, elde edilen sonuçları izah etmekte güçlük çekiyorlar. Hemen herkes konuyu futbolun ve sporun dışına taşırarak; başka zeminlerde ve değişik yaklaşımlarla anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. Yalnız bu alanda kalem oynatanların büyük ekseriyeti, özellikle manevi konularda büyük bir bilgi ve kültür eksikliği içinde bulunduğundan, birtakım kavramları birbirine karıştırıyor; kelimeleri doğru yerde ve doğru şekilde kullanmakta hayli müşkülat çekiyor!.. Dünkü yazımızda, bu konu ile ilgili bazı kavramların nasıl saptırıldığını anlatmaya çalışmıştık. Kimi kalemler bu alanda o kadar bilgisiz ve acemi ki, durumları derhal fark ediliyor... Her şeye rağmen "68 Kuşağı"nın bazı şeylerin farkına varması bile, tek başına olumlu bir gelişme. Bu arada bir başka enteresan nokta göze çarpıyor: Bir önceki kuşaktan olan yazar ve yorumculara göre, daha genç olan futbolcular; hem konuşma kabiliyeti, hem de meramı anlatmak için doğru kurgu yapabilme hususunda çok başarılı... Bu da, bir önceki nesle göre sporcularımızın; hem eğitim seviyesi hem de bilgi dağarcığı yönünden daha iyi durumda olduğunu gösteriyor. Evet... Hayırlısıyla şu kupayı bir kazanalım da; aslî meselelerimize yeniden döneriz! Bu heyecan içinde kimse ciddi konuları dinlemeye hazır değil...