Hem kel hem fodul, hem suçlu hem güçlü!..

A -
A +

Kendisini rahatsız eden, sıkıntıya sokan bir mesele için çözüm arayan siyasi partilerin, normal davranış biçimi ne olabilir? Herhalde ve mutlaka çözüm arayan taraf olarak, bizzat doğru zeminde ve doğru biçimde ilk adımı atmasıdır değil mi? Ama hayır, bunlar öyle yapmıyor. Bırakın böyle bir adım atmayı, tam tersine çözüm yollarını tıkayacak tavır içine girip, bir yandan da suçlamaya, tehdide ve şantaja devam ediyorlar... Mesela CHP'li İsa Gök diyor ki: "AKP'ye diz çöktüreceğiz..." Nasıl yani? Sonradan genel başkanı gibi çark etse de şöyle diyor Gök: Maksadımız bütün Ergenekon sanıklarını dışarı çıkarmak... Bak hele! Artık resmen BDP'li olan bağımsızların ne gibi tehditler savurduğunu da ezbere biliyorsunuz. Burada tekrar etmeyelim. Meclisi boykot edenler, bu sakil ve sakat tarzı sürdürdükçe daha fazla çıkmaza giriyorlar! Sanki Ergenekon, Balyoz ve KCK sanıklarını aday gösteren iktidar partisi. Sanki onların tahliye talebini reddeden mahkemeleri, Erdoğan yönetiyor... "Başbakan bir çözüm bulsun" diyorlar. Başbakan da haklı olarak soruyor; "Ne yani, başbakan mahkemelere talimat mı verecek?.." Ama CHP de, BDP de, hatalı tutumda ısrarlı. Tavrımız değişmeyecek diyorlar... Seçmenin iradesi yönünde hareket ederek, Meclise girmekle çok doğru bir tavır sergileyen MHP'nin ise, Cumhurbaşkanına karşı takındığı aşırı tepkisel tavır yanlış. CHP ve BDP de dahil, herkesin ifade ettiği üzere; bu sıkıntıları aşmanın yolu anayasal ve yasal çalışmalar yapmak ise, o zaman niçin Meclis'ten kaçıyorlar ve neden Meclis'in çalışmasını sabote etmek istiyorlar?! Uzun lafın kısası, Meclisi boykot etmek her yönü ile yanlış ve sakıncalı bir karar. Ve bu karar öncelikle her iki partiye zarar veriyor. Bu karar bölünmelere, parçalanmalara da yol açabilir, açar. Yapılması gereken şey, CHP ve BDP'nin bir an evvel bu hatalı karardan dönmesidir. Unutmayalım, hatadan dönmek de fazilettir. Şurası açık: CHP ve BDP'nin bu dayatmalarına karşılık olarak, iktidarın tavır değiştirmesi söz konusu değil... Başbakan'ın konuşmalarından bunu net olarak anlayabiliyoruz. Bu arada Erdoğan'ın CHP'ye dair yaptığı felsefi polemik çok konuşulacağa benzer! Başbakan'ın konuşma metnini hazırlayanlar, gerçekten ana muhalefet partisinin durumunu iyi teşhis etmişler. Yani tam usta işi bir polemik, anlayacağınız... Meclis'te mevcut olduğu halde, yok dedirten CHP'nin bu "Ontolojik sorununun" giderek derinleşeceği anlaşılıyor zira. Ontoloji: Felsefenin varlık konusunu inceleyen koludur. Varlığın niteliklerini, değişimlerini ele alan bu dalda çalışma yapan felsefeciler, CHP'deki 'varlıksal' problemi ve değişim, dönüşüm, yenileşme sürecini irdelerken, ilginç sonuçlarla karşılaşabilir, kim bilir... Şaka bir yana, CHP içine düştüğü vahim yanlıştan bir an evvel çıkmazsa, işi çok ama çok zor. Uzun tatil de kurtaramaz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.