Hem ziyaret, hem ticaret...

A -
A +

Dünkü gazetelerde Erdoğan-Putin zirvesi ile ilgili başlıklar hemen hemen aynı idi; Ticaret hacmini 25 milyar dolara çıkarmak... Bu şüphesiz önemli bir rakam. Hali hazırdaki miktarın bir buçuk misli daha bir büyümeyi hedef alıyor. Rusya ile bu seviyeyi yakalamak hiç de zor değil... Şu andaki denge Türkiye'nin aleyhine görünse de zaman içinde bunun dengelenmesi mümkündür. "Türkiye'nin dış politikasını çeşitlendirme" stratejisinin doğru ve kararlı bir şekilde uygulanmasının sağlayacağı avantajlar ortadadır. Dış politikada bütün yumurtaları tek bir sepete koymanın yanlışlığı yakın geçmişimizde acı olaylarla irdelenmiştir. Mesela 1974 Kıbrıs Harekâtından sonra, Amerika'nın uyguladığı silah ambargosunun etkileri unutulmayacak boyutlardadır! Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, televizyona çıkıp yedek parça yokluğundan tatbikat dahi yapamadığımızı itiraf etmek zorunda kalmıştı!.. Hâlâ daha askeri teknolojide yüzde 76 oranında ABD'ye olan bağımlılığın stratejik açıdan taşıdığı mahzurları ciddi şekilde düşünmemiz gerekir... Sık sık tekrarladığımız bir hususu bir kere daha hatırlatalım; Orta Doğu denilen netameli bölgede, bütün dengeleri temelinden etkileyebilecek üç önemli devlet vardır; Türkiye, Rusya ve İran. Dolayısıyla bu üç ülkenin birbirleri ile olan münasebetlerinin seviyesi ve keyfiyeti, hem bölgesel hem de küresel dengeleri ayarlayacaktır. Bunun altını çizelim. Bir diğer husus, Rusya-Çin ve İran'ın şekillendirmeye çalıştığı yeni bloktur. Hali hazırda gevşek bir yapı gibi görünse de, fazla uzak olmayan bir gelecekte, bu üçlü ilişkilerin sağlamlaştırıldığına şahit olabiliriz. Bu arada Çin ile askeri alan dahil olmak üzere geliştirmeye çalıştığı ilişkilerin taşıdığı önemi, ABD-AB arasında zaman zaman savrulan Türkiye'nin önüne yeni imkanlar açabileceğini de vurgulamak lazımdır. Geleceğin dünyasında baş aktör olması kesin olan Çin'le ilişkiler her yönden önem arz ediyor. Diğer taraftan Şanghay İşbirliği Örgütü (Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan) her geçen gün varlığını daha ciddi şekilde hissettirmektedir. Son olarak birkaç gün önce Amerika'nın Orta Asya'daki üslerini kapatıp bölgeden askerlerini çekmesi yolunda yayınladıkları deklarasyon oldukça dikkat çekicidir. Bu arada Rusya-Çin ikili ilişkilerinde, olumlu yöndeki ilerlemelere de işaret etmek gerekiyor... Rusya ve Çin'in oluşturacağı yeni 'büyük blok'a Avrupa Birliği'nin fazlaca meyyal olacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Yani dünya yeniden çok kutuplu bir yapılanmaya giderken, dengelerin hangi noktalarda ve kimlerin ittifakı ile sağlanacağına çok dikkat etmek gerekiyor. Türkiye 1940'lı yılların sonlarından başlayarak 2000'li yıllara kadar ABD ile sürdürdüğü ikili ve NATO şemsiyeli ilişkilerde, zaman zaman dramatik sonuçlarla karşılaştı. Günümüz dünya düzeninde (Eğer bu kaotik duruma düzen denilebilirse!), paylaşım kavgaları yeniden şiddetlenirken, hakimiyet oyunlarında kartlar yeniden karılırken, elbette ülkemizin de son 50-60 yıllık süreci çok akıllı şekilde analiz ederek, buna göre gelecek için vaziyet alması şarttır. ABD ile hâlâ daha bölücü örgüt konusunda tam bir mutabakata varamadığımız, Avrupa Birliği için yaptığımız bunca fedakârlığa rağmen şüphe ile ve hatta (öteki) muamelesi ile karşılanmamız, belki de bizi kendi tarihi mirasımız ve jeopolitik ağırlığımız ile stratejik değerimizin ifade ettiği gücü harekete geçirmemizi öğretiyor ve buna zorluyor!.. Bu da değişik alternatiflerin bulunup geliştirilmesidir. Rusya ile olan ilişkilerimizin son bir iki yıldaki seyrini de bu konseptte değerlendirmek gerekiyor. Şüphesiz, Türkiye dünyadaki dinamik gelişmelere ayak uydurma yönünde gayret gösterdikçe, bunun yararını da görecektir. Bu açıdan mesela Kıbrıs ile ilgili olarak bu hükümet döneminde başlayan yeni politik anlayış ve gayretler az mesafe aldırmamıştır. Siz bakmayın bazılarının "Kıbrıs satılıyor..." teranelerine. Putin'in Kıbrıs konusunda müsbet bir adım atmasının taşıdığı anlamı hep beraber çok yakında görürüz. Hem AB cenahı, hem de ABD, Rusya ile olan münasebetlerimizi çok dikkatle izliyor ve değerlendiriyor. Bu da bizim lehimize bir durumdur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.