TBMM'de istifalar-transferler sürüyor ya, ister istemez insanların kafası karışıyor. Nereye kadar devam edecek bu durum? Halihazırda ve yakın gelecekte, iktidara alternatif olabilecek bir oluşum mümkün görülmediği halde, AK Parti'de meydana gelen 8-9 kişilik istifa olayı, bazıları tarafından bu partinin çözülmesi veya en hafif deyimle zayıflaması ve aşınması olarak yorumlanıyor. Zira mevcut tabloda, ayrılmalar iktidarda bulunan ve kuvvetli durumda olan bir partiden, zayıf ve güçsüz partilere doğru gerçekleşiyor. Bunun siyasi açıdan yorumlanması farklı sonuçlara götürebilir. Bilimsel açıdan bu işi siyaset bilimcilere bırakmak herhalde daha doğru olur... İstifa ve transferlerin kamuoyuna yansıma biçimi ise hiç sağlıklı değil. Daha çok spekülasyon ve komplo teorileri ile bir izah getirilmeye çalışılıyor. Başbakanın yorulduğuna dair yürütülen tahminlerden tutun da, "panik atak" üfürmelerine, hükümetin tecrübesizlik ve kararsızlık içinde olduğu suçlamalarına kadar, ölçülü-ölçüsüz her iddia seslendiriliyor. Birden bire medya ve iş aleminden hükümete yönelik eleştiri dalgasının başlaması, bu arada Erkan Mumcu ve onunla birlikte hareket eden birkaç milletvekilinin istifası, Mumcu'nun yerine Kültür ve Turizm Bakanlığına getirilen Atilla Koç'un fikri mensubiyeti hakkındaki iddialar, Başbakan ve bazı bakanların milli meselelere dair açıklamalarının farklı yorumlanması... Yani AK Parti'nin geniş yelpazeli bir siyaset anlayışından, daha dar ve milliyetçi-muhafazakar görüşe endeksli bir politik yaklaşıma girdiğine dair ithamların dozunun giderek artması ve bunun üstüne kurgulanmak istenen yeni bir Meclis dışı muhalafet yapılanması. Bütün bunların dış dünyada, özellikle ABD ve Avrupa Basınında yankılanmasıyla, içerde ve dışarda iktidar üzerinde oluşturulmak istenen çok çeşitli ve çok maksatlı baskılar sözkonusu. Çok çeşitli-çok maksatlı ifadesini bilerek kullandık. Zira bu ortamda, mesela ABD'nin taleplerini kabul ettirmek için başvurduğu yöntemler ortada. Aynı şekilde Türkiye'yi müzakere sürecinde istediği kıvama getirme noktasında AB'nin hesabı başka. Elindeki kozları kaybetmeden Türkiye'den taviz koparma derdindeki Kıbrıs Rum Yönetiminin de, ekonomik sıkıntının sefalet noktasına geldiği ve her an geniş çaplı bir halk hareketinin beklendiği Ermenistan'ın da derdi ve maksadı başka... Dışardaki odaklardan aldıkları destek ve güçle, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü sarsacak siyasi taleplerde bulunan ve kimi azınlık kimi bölücü diye tanımlanan unsurların hedefleri daha başka. Ama belki de en dikkat edilmesi gereken kesim, statükocu olan elindeki avantajlarla elde ettiği rant düzeninin değişmesine direnen kesim!.. Bunların çoğu kere vatanperverlik, ilericilik, özgürlük vs. kılıfları ile ileri sürdüğü iddia ve ithamların esas kaynağı, mevcut iktidarın hâlâ daha hazmedilememesidir. Eğer Erdoğan, kendi deyimiyle "Zenci kardeş" olmayıp aristokrat sınıfa mensup olsaydı bunların tavrı çok farklı olurdu. Tayyip Erdoğan ve ekibi, bu baskılardan yılar mı? "Hortumları kesildiği için böyle bağırıp-çağırıyorlar..." diyen Başbakan, herhalde içerden ve dışardan dayatılmak istenen taleplere direnmenin bedelinin ne olduğunu iyi bilmek durumundadır. Bir yerlerden düğmeye basılsa da, basılmasa da, birbirinden pek ayrı ve bağımsız gibi görünen gelişmelerin hiç de öyle tesadüfi olmadığını, (en azından fırsatların değerlendirildiğini) en saf kişiler bile artık anlayacak durumda. AK Parti herhalde iktidarın dikensiz gül bahçesi olmadığını bile bile ona talip oldu. O halde, çeşitli kesimlerden gelen eleştiri ve hücumlar karşısında paniklemesini beklemek boşuna olur diye düşünüyorum. Bazı kalemler bunun tersini ispatlamaya çalışıyor ama, bana öyle geliyor ki, iktidarı baskı altına almaya çalışanlar, bir müddet sonra, yöntem değişikliğine gitme ihtiyacı hissedecek ve başka yollardan uzlaşma arayışına girecek... İktidar Partisine ve hükümete gelince; doğru bildikleri yolda kararlılıkla yol almaya devam ettikleri sürece, kendilerine ödetilmek istenen bedel giderek hafifler! İktidarın elinde, ona karşı olanlara göre çok çeşitli ve etkili manivelalar var. Yeter ki, yerinde ve zamanında kullanmasını bilsin.