Hukuk siyasallaştırıl mamalıdır

A -
A +

Hukuk kavramının evrensel algılanması objektifliktir. Hukukun en özlü tanımlarından biri de "Adalete hadim bir beşeri hayat nizamı..." şeklindedir. Nitekim hukukun fonksiyonları da; adalet, gayeye uygunluk, hukuki emniyet ve nizamdır. Bu bilgiler hukuk fakültelerinde daha birinci sınıfta; "Hukuk Başlangıcı" derslerinde öğrencilere verilir... Siyasi veya ideolojik bir maksatla, hukuk kurallarını objektif değil de; sübjektif biçimde yorumlamaya kalktığınız vakit, hukukun "idesi ve ideolojisi" olan adaleti bertaraf etmiş olursunuz!.. Ne yazık ki, yakın tarihimizde hem de "bilim adamı" kisvesiyle bir takım kişilerin; bu yola sapmış olması, her zaman karşımızda bir kara leke olarak durmaktadır. 1960 Darbesinden sonra, S.S. Onar'ın başını çektiği bazı hukuk profesörlerinin; ihtilal lideri Cemal Gürsel karşısında el pençe durup: "Paşam siz nasıl istiyorsanız öyle bir Anayasa yapalım..." tarzındaki acayip yaklaşımı hâlâ daha esefle ve hayretle hatırlanır. Ne gariptir ki, geçmişte, hukukun siyasallaştırılmasına dönük bir çok hadisenin önüne geçilememiştir... Ama artık bunlardan kurtulmamız gerek miyor mu?! Yargıtay eski başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Cumhuriyet Gazetesine yazdığı bir makalesinde, Anayasa kurallarını öyle bir çarpıtmaya yelteniyor ki, hayret etmemek elde değil. Kanadoğlu özetle diyor ki; "Cumhurbaşkanlığı seçiminde, ilk iki turda üçte iki oy çoğunluğu, yani 367 oy gerekli. Dolayısıyla Genel Kurul'un 367 üyenin katılımıyla toplanması gerekir. 102 madde, Cumhurbaşkanının seçimi için ilk iki turda 367 milletvekilinin desteğinden söz ederken, aynı zamanda toplantı nisabını da belirlemiş oluyor. Madem ilk iki turda ancak 367 oyla Cumhurbaşkanı seçilebiliyor, demek en az 367 kişi Mecliste bulunmalı..." Sayın Kanadoğlu'nun, hangi sebep ve saiklerle böyle bir yoruma saptığı belli. Zaten kendisi bunu gizlemiyor da... Maksat Tayip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasını bir şekilde engellemek! Bu yoruma dayanarak ileride Meclis'in Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili kararını Anayasa Mahkemesine götürüp iptal ettirmek... Acaba kazın ayağı gerçekten öyle mi? 96. Madde Ne Diyor? Anayasanın 102. maddesinin ne lafzında, ne de gerekçesinde; Millet Meclisi'nin toplantı nisabı, yani yeter sayısı ile ilgili hiçbir hüküm yoktur. Bunun aksini savunmak hukuku çarpıtmak olur. Meclis'in toplantı nisabı ile ilgili hükümler, 96. maddede tanzim edilmiştir. "Toplantı ve karar yeter sayısı" başlıklı bu maddenin birinci fıkrası şöyledir: "Anayasa'da başkaca bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının en az üçte biri toplanır (Bu sayı 184 dür.) ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tam sayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.(Bu sayı 139 dur.)" Anayasanın çeşitli maddelerinde, karar için nitelikli çoğunluk aranmaktadır. Mesela yukarıda bahsettiğimiz Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili 102. madde ve Anayasanın değiştirilmesini düzenleyen 175. madde. 175. maddede Anayasa değişikliği teklifinin verilmesi ve karar yeter sayısı ile ilgili ayrıntılı bir düzenleme yapılmıştır. Kanadoğlu'nun iddiaları, çok basit mantık kurallarına bile aykırıdır. Prof. Mustafa Erdoğan ve Prof. Hikmet Sami Türk gibi hukukçular, böyle bir yorumun çok zorlama ve yanlış olduğunu kesin olarak ifade ediyorlar. Nitekim uygulamaya bakıldığında da bu iddiaların ne kadar havada kaldığı derhal görülür. Mesela Meclis toplantılarında, bazen milletvekilleri kulise çıkıp oturuyor ve özellikle açık oylama sırasında yerine göre; iktidar veya muhalefet partisi yöneticilerinin uyarısı ile genel kurula inip oyunu kullanmaktadırlar. Yine bu sebepledir ki, Meclis oturumunu yöneten Başkan veya vekilleri, ihtiyaç duyduklarında veya çoğu kere muhalefet kanadının uyarısı ile oturum esnasında yoklamaya gidebilmektedir. Son bütçe müzakereleri sırasında da bunu defaatle görmedik mi?.. Cumhurbaşkanlığı seçimi Anayasa hükmü gereğince gizli oyla yapılır. Adana milletvekilleri oy kutularının başında sıraya girmişken; plaka numarası 67 ve yukarısı olan illerin milletvekilleri; pekala kuliste oturup çay içemezler mi? Diğer taraftan, Kanadoğlu'nun mantığı ile meseleye bakacak olursak; merhum Turgut Özal'ın, Süleyman Demirel'in ve Ahmet Necdet Sezer'in seçimlerinin geçersiz olması gerekir!.. Sayın Kanadoğlu o zamanlar nerdeydi acaba?! 1982 Anayasasının 102. maddesi, Cumhurbaşkanlığı seçimini kolaylaştıracak tarzda düzenlenmiştir. Sabih Kanadoğlu'nun düşüncesine uyulursa, ta baştan bu seçim kilitlenmiş olur. Kanadoğlu ve onun gibi düşünenlerin gayeleri bu olabilir. Kişiye veya iktidardaki partiye göre anayasa ve kanun maddelerini uygulayıp-uygulamamak; hem hukuka hem demokrasiye inançsızlığı ifade eder... Ama unutmayalım; yukarıda belirttiğimiz hukukun fonksiyonlarından "gayeye uygunluk", pratik faydayı ifade eder. Yani hukuk, çözümsüzlüğü değil, çözümü hedef alır. Sayın Kanadoğlu gibi deneyimli bir hukukçu; nasıl böyle bir açmaza düşer anlamıyorum!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.