"Ergenekon Örgütü soruşturması" çerçevesinde; İstanbul'daki yetkili Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararla; dün önemli bazı kişiler gözaltına alındı. Bu olay, esasen normal bir hukuki prosedür olmakla birlikte; ülkemizde belki de ilk defa, iki tane emekli orgeneralin de gözaltına alınmış olması, tabiatıyla farklı bir etki meydana getirdi... Oysa Anayasanın kesin hükmü gereğince, kanun önünde herkes eşittir. Hiç kimseye farklı muamele yapılamaz. Eğer herhangi bir vatandaş hakkında, gözaltına alma veya tutuklama derecesinde bir hukuki muameleyi gerektirecek durum söz konusu ise; o kimsenin görevine, sıfatına veya başka bir özelliğine bakılarak ayrıcalık tanınmaz. Yani genel hükümler ne ise, tereddütsüz hepsi uygulanır. Uygulanmalıdır da. Ne var ki, bizim memleketimizde, gerek vatandaşlar arasında, gerekse medyada; bu gibi hallerde bazı tuhaf ve anlamsız tepkiler verilir!.. Peki esas olan hukukun işlemesi değil midir? Kaldı ki, herkes hukuka saygılı olmak gerektiğini tekrarlayıp durmuyor mu? Şu halde, neden işine gelmeyince bu önemli prensipten hemen taviz veriliyor? Dün, gözaltı haberlerinin yayılmasından sonra; çeşitli çevrelerden pek çok farklı tepkiler yükseldi. Bazılarının siyasi ve ideolojik mensubiyeti bilindiğinden; gösterdikleri reaksiyonların "tamamen duygusal" olduğu sırıtıyor... Ancak sorumlu mevkilerde bulunan insanların böyle durumlarda daha dikkatli ve itinalı konuşması gerekir. Asgari hukuk bilgisinden dahi mahrum bulundukları görülen bazı yazar ve yorumcuların; desteksiz ve mesnetsiz atışlarını ciddiye almak doğru değil zaten. Bir kimsenin ne zaman "sanık", ne zaman "suçlu" olabileceği kanunlarda açıkça yazılıdır. Bu tespiti yapacak olan da; medya veya siyasetçiler değil, adli mercilerdir. Hal böyle iken; bazılarının yürütülmekte olan bir hukuki soruşturmayı ille de getirip hükümete veya iktidar partisine bulaştırmaya kalkışması hiç doğru bir şey değildir. Dolayısıyla Deniz Baykal'ın bu davayı, "Başbakanın şahsi davası" şeklinde sunmaya yeltenmesi çok sakıncalı bir yaklaşımdır. Hele hele bu soruşturmayı, Cumhuriyetin başlangıcındaki tevkifat ve tenkil hareketleriyle karşılaştırması; Ergenekon çerçevesinde takibata uğrayanları, "Bunlar Atatürkçü ve vatansever oldukları için hedef alınıyor..." türünden arkalamaya kalkışması siyasi açıdan kendisini çok zor durumda bırakabilir!.. Sokaktaki bir vatandaş böyle konuşabilir belki. En fazla onun bilgisizliğine hamledilir. Ama bunu bir parti lideri; üstelik de avukat olan bir parti lideri söylerse, izahı kabil değildir. Ergenekon soruşturmasının kimleri neden rahatsız ettiği; ortaya dökülen bilgi ve belgeler ışığında kolayca anlaşılabiliyor aslında. Ancak, devam eden bir hukuki süreci etkileyecek şekilde; lehte veya aleyhte yapılacak kimi spekülasyonlar, her şeyden önce yargı düzeninin işleyişine zarar verir. Türkiye'de rejimi tehdit edecek herhangi bir hukuk dışı teşebbüsün, gerekli adli takibata uğramasından daha tabii bir şey olamaz. Aksine bunun ihmal edilmesi veya geciktirilmesi çok tehlikeli olur... Bugüne kadar, benzer hadiseleri yaşayan Yunanistan, İspanya, Güney Kore, Arjantin ve hatta Şili, darbe yapanlara, yapmaya teşebbüs edenlere karşı; etkili biçimde hukuki mekanizmaları devreye sokarak, demokrasi ve hukuk devleti hesabına önemli sonuçlar elde etti. Ama ne yazık ki Türkiye; son yarım asırlık süre içinde, ülkede meydana gelen birçok darbe, darbe teşebbüsü, muhtıra ve başka konseptteki müdahalelere karşı atılması gereken adımları atamadı. Bunu yapamadığı için de, rejimin etrafında dolaşan tehlike ve tehditleri uzaklaştırıp bertaraf edemedi... Fakat gelinen noktada, Türkiye'nin; hukuk devletini bütün unsurlarıyla artık tavizsiz ve kararlı bir şekilde işletebilmesi şarttır. Herkesin de bunun için yardımcı olması lazımdır. Bu da öncelikle hukuka saygı ile mümkündür...