CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, dün partisinin grup konuşmasında; yine Ergenekon davası ile ilgili iddianameye yüklendi... Hem de çok ağır ifadelerle!.. Bu ifadelerde hedef alınanların başında da; iddianameyi hazırlayan savcı Zekeriya Öz geliyordu. Daha önce de sorduk: Baykal'ın bu şiddetli tepkisinin ve onun da ötesinde, telaşının gerçek sebebi nedir acaba? CHP lideri, konuşmasında bu soruya cevap teşkil edebilecek şu izahı yaptı: "Mağdurlara sahip çıkmak..." Bu ifade ile Baykal, haklarında; "Terör örgütü kurmak ve üye olmak, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemek..." gibi suçlamalar bulunan şüphelileri, peşinen aklamaya kalkışıyor... Peki bu iş o kadar kolay mıdır? Yine tekrar olacak ama: Sayın Baykal'ın bu kadar acele etmesinin ileride kendisini siyaseten zor durumda bırakacağını, bugün fazla düşünmeden verdiği tepkilerin altında kalabileceğini bu köşede dile getirmiştik. Başkaları da yazdı... Sayın Baykal Ergenekon davasında, ısrarla avukatlık rolünü oynamak istiyor... Bu aslında CHP geleneğine uygun bir tavır! Şu sıralarda kimse dile getirmedi ama, geçen hafta Ülke TV'deki bir programda söyledim: 1957 yılındaki "Dokuz Subay Olayı"nda da CHP tutuklu subayları savunması için; tam 25 (yazıyla yirmi beş) tane avukat tutmuştu... Yani aslında Baykal'ın bu "avukatlık" faaliyetine pek de şaşırmamak gerekir. Ancak burada klasik avukatlık değil, "siyasi avukatlık"la davayı sulandırma gayreti söz konusu. Çünkü Sayın Baykal, dünkü konuşmasında; avukat kimliği ile de hiç bağdaşmayacak şekilde, iddianameye ve onu hazırlayan savcıya feci şekilde yüklendi. "Ruh hastalarıyla, hapçılarla dava kurulmaz. Safsata ile dava kurulmaz..." gibi, son derece yadırgatıcı bir üslup kullanması, CHP liderinin bir şeyden fena halde rahatsızlık duyduğunu gösteriyor. Bu arada DTP'ye yeniden genel başkan seçilen Ahmet Türk de, dün keskin bir çıkış yaptı ve Baykal'ın Ergenekon'a "kuyrukçuluk" yaptığını ileri sürdü!.. "CHP'nin bu politikasının altında acaba bir şey mi var?" diye soran Ahmet Türk, kendisinin dört dönem Baykal ile birlikte siyaset yaptığını ifade ederek; "Baykal'ın kritik zamanlarda ve meselelerde hep konuşmaktan kaçan bir yapıya sahip olduğunu..." söyledi. Doğrusu Ahmet Türk'ün bu çıkışı da enteresan geldi!.. Diğer taraftan, şimdiye kadar hemen hiç konuşmayan Savcı Zekeriya Öz; üç-dört gün önce, çok kısa ve fakat net bir açıklama yaptı. "Komplo teorilerine değil, kesin delillere dayandığını" söyleyen Öz, "iddianamenin arkasındayım..." dedi. Bekleyip göreceğiz; acaba bu davayı sulandırmak için son gayretlerini canhıraş bir şekilde ortaya koyanlar mı, yoksa bir yıldan beri milyonlarca sayfa tutan bilgi, belge, eylem ve delilden yola çıkarak iddianameyi hazırlayan savcı mı haklı çıkacak?!. 28 Temmuza kadar, İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi, iddianame hakkında kararını verecek... Anayasa Mahkemesi'nin de, 28 Temmuzda AK Parti ile ilgili kapatma davasında karar oturumuna geçecek olmasına, "enteresan bir tesadüf" olmaktan öteye anlam yüklemek, komplo teorisine girer herhalde!..