Kapatma davası, bir nevi turnusol kâğıdı görevini görüyor... Kim gerçekten hukuktan yana, kim hukuku kullanarak; neyi elde etmeye çalışıyor veya neyi muhafaza etmenin peşinde... Giderek saflar daha netleşiyor!.. Hakikaten bazıları neredeyse zil takıp oynayacak. Ancak bunlar, gizleyemedikleri sevinçlerini; "hukukun üstünlüğü" veya "hukuka saygı gösterme" gibi kılıflara sarma ihtiyacı duyuyor. Yarım ağızla, "Aslında biz partilerin kapatılmasına karşıyız..." dedikten sonra: "Ama hukukun üstünlüğü esastır. Herkesin hukuka saygı göstermesi gerekir. Oy her şey demek değildir..." gibi laflarla işi mugalataya da döküyorlar: "Ne demek efendim, iktidar partisine dava açılamaz? Yüzde 47 oy alan parti, hukuka uymaktan muaf mıdır?" vb. temeli olmayan tartışmalarla, meselenin aslını gözden kaçırmak istiyorlar. Halbuki kimse, (iktidar partisine dava açılmaz) diye bir şey söylemiyor. Elbette kanun önünde herkes eşittir. Ama, önemli olan davanın hukukiliğidir... İçeride ve dışarıda demokrasiye inanan ve değer veren çevreler, bu kapatma davasına karşı çok dikkat çekici tepkiler veriyor. Dikkat edin, bu tepkiler davanın niteliği ile ilgili. Ama CHP ve Lideri Deniz Baykal, çok farklı bir havada... "Ben ve partim CHP, partilerin kapatılmasına karşıyız ama hukukun üstünlüğüne inanıyoruz. Hukuka da saygılıyız. Ne yani, zengin fakiri dövünce hukuk işlemeyecek mi? Yüzde 47 oy alınca hukuk işlemesin mi? Yüzde kaç oy alınca hukuk işleyecek? Böyle bir şey olabilir mi?" diyor. Şimdi burada zengin kim, fakir kim? Bankası olan parti kim?! Mesela Avrupa Birliği filan... acaba hukukun üstünlüğüne inanmıyor mu?! Doğrusu Baykal ve ekibinin tutumu trajikomik. Şimdiye kadar hep asık suratla tv'lerden izlediğimiz Onur Öymen'i hiç bu kadar neşeli görmemiştim!.. O da ağzı kulaklarında, lideri Baykal ile aynı şeyleri seslendiriyor... İkide bir dışarıdan gelen tepkilere çatıyor ve böylelikle güya AK Parti'yi; dışarıdan yönlendirilen bir siyasi kurum olarak göstermeye çalışıyor. Oysa aynı Öymen, 23 Temmuz günü, âdeta tekallüs etmiş bir çehre ile, milletin AK Parti'ye verdiği desteğin "akılla izahı olmadığını" söylüyordu!.. Netice: Kapatma davasına sevinenlerin, bunu "hukuka saygı" vs. laf salatası ile savunmaları inandırıcı değil. Bu otomatik olarak davaya karşı çıkanları, hukuka saygı duymamakla itham etmektir. Unutmayalım, "hukuk devleti" ile "yargıçlar devleti-jüristokrasi" apayrı şeylerdir... İkincisi; burada hukuk meselesi değil, Mehmet Altan'ın da yazdığı gibi, bir sınıf savaşının devamı söz konusu... Bu savaşta, İttihat ve Terakki zihniyetinin; tam yüz yıldır sürekli kullandığı silah da, "irtica ve laiklik"tir!..