Türkiye'nin iç ve dış politikasında, önemli gelişmeler yaşanıyor... İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın "demokratik açılım" konusunda yaptığı açıklama, medyanın bir bölümü tarafından "yavan" bulundu. Ancak işin özüne bakıldığında, varılmak istenen hedef konusunda, bir sapma söz konusu değil. Muhalif kesimlerin aksi yöndeki beklentilerine rağmen, Hükümetin kararlılığında, herhangi bir sarsılma yok. Zaten daha baştan sürecin yavaş ilerleyeceği biliniyordu... Bu da çetin meselenin tabiatına uygun bir durum. Zira "İrişur menzil-i maksuduna aheste giden / tiz-i reftar olanın payına damen dolaşır..." Yani bu meselede öyle çok hızlı yol alabilmek kolay değil. Çünkü hızlı gidilirse eteğin ayaklara dolaşma tehlikesi var!.. Önemli olan bu sürecin başlamış bulunması ve yeni yasama yılında da, milli iradenin tecelligâhı olan Meclis'e taşınacak olmasıdır. Mademki, bu meselenin hallinde yegane muhatap milletin kendisidir. O halde çözümün konuşulacağı yer de, milli iradenin temsil edildiği Meclis'dir. Bu adresin doğruluğunda herhalde kimsenin şüphesi yoktur... Geriye kalan önemli nokta, bu meselenin doğru biçimde müzakere edilmesidir. Muhalefet partilerinin bir kısmının, halihazırdaki yaklaşımı; konuyu müzakere etmekten ziyade tıkamaya ve önlemeye dönük olsa da, ilerleyen zamanda doğacak yeni şartlar muvacehesinde bu tutumun değişeceği ihtimali kuvvetlidir. Çünkü ülkede yıllardır akan kanın durması için, herkesi baskı altına alacak bir atmosfer oluşmuş bulunmaktadır. Buna karşı direnmek hiç kimse için kolay olmayacaktır. Diğer önemli bir gelişme de, Ermenistan ile olan sorunların çözümünde ilerleme sağlanmasıdır. Detaylarını gazete ve televizyonlardan öğrenmiş olduğunuz; "Türkiye Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti Arasında İlişkileri Geliştirme Protokolü" çerçevesinde, önümüzdeki altı hafta boyunca; ülkelerin ilgili kurumlarında yapılacak iç istişareler neticesinde, Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinde, yeni bir dönemin başlaması kuvvetle muhtemeldir. Altı haftalık süreç, imzalanan protokolün hükümleri çerçevesinde tamamlanabildiği takdirde, Ermenistan'ın öteden beri iddia ettiği toprak talebi kesin olarak ortadan kalkmış olacaktır. Bu da Türkiye ve Ermenistan sınırının Kars ve Gümrü anlaşmalarına uygun olarak tescillenmesi demektir. Türkiye ile Ermenistan arasında, iki ay içinde karşılıklı olarak kara sınır kapısının açılması ve Ermeni soykırım iddiaları konusunda, bağımsız araştırma komisyonu kurulması da bu paralelde gerçekleşmesi beklenen gelişmeler... AK Parti iktidarının, dış politikada getirdiği en önemli yenilik, on yıllardır devam eden ciddi ihtilafların çözümü için, statükoyu koruma tavrından vazgeçip; özgüvenle inisiyatif alması ve bu alanlarda cesur adımlar atmasıdır. Kıbrıs meselesi gibi, uzun zamandır Türkiye'nin başını ağrıtan Ermeni soykırım iddiaları ve buna bağlı olarak uluslararası platformlarda, Ermenistan Cumhuriyeti ile yaşanan problemlerin; bütüncül bir biçimde hâl yoluna konulması için, bir önemli fırsat ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu fırsatın iyi değerlendirilmesi sadece iki ülke arasında değil, bütün Kafkaslar'da barış iklimin hakim olması sonucunu doğuracaktır. Dolayısıyla her iki ülke yanında, Bölgede etkili olan bütün aktörlerin de büyük sorumluluğu bulunmaktadır.