İddianame...

A -
A +

Ergenekon soruşturmasından hoşlanmayan veya rahatsızlık veya endişe duyanların hep bir ağızdan seslendirdikleri konu şu: "Efendim daha ortada bir iddianame bile yok..." Bir de şu cümleyi çok tekrarlıyorlar: "Aylardır cezaevinde yatanlar, henüz ne ile suçlandığını bile bilmiyorlar..." Bu itiraz ve eleştirilerin, gerçeği ifade etmediğini öncelikle belirtelim. Ortada bir iddianame yok değil. Hazırlanmakta olan; ancak henüz tamamlanmamış olan bir iddianame söz konusu. Bu bir. İkinci olarak da şu hususu gözden kaçırmayalım: Aylardır tutuklu bulunan sanıklar, ceza muhakemeleri kanununda düzenlenmiş hükümler çerçevesinde; hakim kararı ile tevkif edilmiş bulunuyor... Savcının talebi ile bazı şüphelilerin gözaltına alınması; doğru veya yanlış her zaman tartışma konusu olabiliyor. Olmuştur... Ancak bir sanığın tutuklanmasına, hakim tarafından karar verilmişse; o zaman, kanunda belirtilen tevkif sebeplerinin (sanığın kaçma veya delilleri ortadan kaldırma-karartma ihtimali) mevcudiyeti konusunda oluşmuş bir güçlü kanaat söz konusu demektir. Yani, öyle gazetelerde-televizyonlarda bol bol speküle edildiği şekilde; birilerinin keyfî kararı değildir. Özellikle bazı siyasetçilerin bu yöndeki söylemleri kasıtlıdır. Hâlihazırda, toplandığı söylenen ve milyonlarca sayfalık hacim teşkil ettiği belirtilen delillerle ilgili, bilgi ve belgelerin açıklanmasıyla ancak, tevkif kararlarının isabetli veya isabetsiz olduğu anlaşılabilir. O halde şimdiye kadar, soruşturma ile ilgili olarak söylenenlerin tamamı afakidir!.. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in, iddianameyi bizzat medyaya ve kamuoyuna açıklama kararı almış olması, önemli bir gelişmedir. Bu kararla, pek çok yanlış anlaşılmanın önü alınmış olacaktır. İddianamenin şimdiye kadar tamamlanamamış olması, temelde iki sebebe bağlıdır. Birincisi, adliye teşkilatımızdaki personel yetersizliğinden kaynaklanan genel durumdur. Yani geciken, sadece bu iddianame değildir! Bugün İstanbul'daki özel yetkili ağır ceza mahkemesinin iş hacmi haddinden fazla büyüktür. Zira görev alanı itibariyle, Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte birine (Trakya'nın tamamı, İstanbul, Kocaeli, Bursa...) bakmaktadır. Ancak görevli personel sayısı bu ihtiyacı karşılayacak seviyede değildir. İkinci olarak, bu davada toplanan delillerin miktarı çok büyüktür. Beş milyon yedi yüz bin sayfalık dokümanın incelenmesi, tasnifi ve ona göre iddianame hazırlanması, herhalde kısa zamanda olacak bir iş olmasa gerek. Yani dışardan konuşmak kolay!.. Elbette arzu edilen, adaletin gecikmeden tecelli etmesidir. "Geciken adalet adalet değildir..." Mahkemelerin uzamasından dolayı insanların mağdur olması, çağdaş bir ülkede yaşanmaması gereken bir durumdur. Maalesef bundan ötürü, ülkemiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde epeyce mahkumiyet de almış bulunmaktadır. Ne yazık ki, bu olumsuz tablonun ortadan kalkması zaman alacaktır. Çünkü adli sistemin ıslah edilerek, çağdaş şartlara uygun hale getirilmesi, bugünden yarına bitirilebilecek bir mesele değildir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.