Ergenekon soruşturmasını saptırma ve sulandırma gayretleri devam ediyor... Ama bütün bu gayretlere rağmen, soruşturmanın iyi bir seyirde olduğunu da ifade etmeliyiz. Eleştirilerin çoğu kara mizah mesabesinde olduğu için, biz de benzer bir üslupla bu eleştirilere yaklaşalım... YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, tartışmalı bir çürük raporu alıp askere gitmediği için; ele geçirilen silah ve mühimmatın ifade ettiği anlamı kavramakta güçlük çekebilir! Fakat Yargıtay Savcılığına kadar yükselmiş bir hukukçunun, yani bu ülkede ev ve iş yeri aramalarının, gözaltına alma ve tutuklama işlemlerinin nasıl yürütüldüğünü en iyi bilmesi gereken bir hukuçunun, "İddianameyi polis yazdı..." türünden garabet dolu ifadeleri, üstelik Yargıtay binası içinde dile getirmesinin, ciddi veya mizahi hiçbir izahı yoktur ve olamaz! Sayın Emiağaoğlu'nu bu derece bağırttıran saik, yalnızca Sabih Kanadoğlu'nun evinin aranmış olması mıdır, yoksa bilmediğimiz daha başka derin sebepleri mi vardır? Bunu belki ilerleyen zamanda öğrenme şansımız olur. Ama şurası muhakkak; bir savcı olarak Eminağaoğlu'nun Ergenekon soruşturmasına yönelttiği eleştiriler, hukuki olmaktan ziyade, meslektaşlarına yaptığı büyük bir haksızlık ve saygısızlıktır. Bu durumu, bahse konu dava sonuçlandığı zaman, kendisi de çok iyi anlamış olacaktır. Şu halde, avazı çıktığı kadar bağırmak yerine, biraz sabretmesini öneririz... Hukukçu kimliğine rağmen, Ergenekon sürecine yüklenen bir diğer isim de Deniz Baykal... Önceleri, "Ortada bir iddianame bile yok..." diyordu. Şimdi de "2500 sayfalık iddianame mi olur?" gibisinden salvolarla davayı gölgelemeye çalışıyor. Sayın Baykal'a soru: Ceza usul kanununda, 'iddianame şu kadar sayfa ile sınırlıdır' diye bir hüküm var mı?!. Pekala 2500 sayfa da olur beş bin sayfa da!.. Eğer bir davanın konusu, on yıllara yayılan sayısız suç ve kanunsuz eylemlerden oluşuyorsa, iddianamenin uzun olmasından daha tabii ne olabilir ki? Lakin esas mesele o değil. Bu davadan duyulan rahatsızlığın kaynağı çok daha başka olmalı... CHP lideri, bir taraftan gereksiz yere bir meydan okumaya girişiyor. Durup dururken, Başbakan'a "CHP'yi suçlamak senin boyunu aşar..." gibi kabadayı üslubuna başvuruyor ama, öbür yandan da, sanki bir panik hâli görüntüsü veriyor. İlginç bir durum... Netice: Ergenekon soruşturması, artık geri dönülemez bir noktaya gelmiştir. Bu saatten sonra, kimsenin süreci durdurmaya gücü yetmeyecek... Bağırmalar, çağırmalar, gizli ve açık tehditler de bir işe yaramayacak. Yani bu iş, gitmesi gereken noktaya kadar gidecek. Telaşa da gerek yok. Dur bakalım daha neler olacak!