İki iddianame iki dava...

A -
A +

Türkiye Cumhuriyeti devletinin, hukuk sistemini ve demokratik rejimini hayati derecede ilgilendiren iki dava, derdest durumda... Bunlardan birisi olan AK Parti ile ilgili kapatma davasından, yakın bir zamanda (birkaç gün içinde) karar bekleniyor. Tek başına ülkeyi yönetmekte olan bir iktidar partisi hakkında, açılmış olan bir davadır bu. Ülkemizde de, demokratik rejime sahip diğer ülkelerde de bu bir ilk!.. Demokrasilerde, siyasi partilerin halk tarafından açılması; yaşatılması veya program ve icraatta beklentilere cevap veremediği zaman, seçim sandığında kapatılması esastır. Ama ülkemizde son 26 yılda tam 26 tane parti Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmış bulunmaktadır... Şimdi görülmekte olan dava, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının hazırlamış olduğu ve hukukçular tarafından genellikle zayıf görülen bir iddianameye istinaden yürütülüyor. Bu zayıf iddianame, ne hikmetse; siyasi rekabeti seçmen nezdinde yapması beklenen, Ana Muhalefet Lideri tarafından, pek bir iştiyakla sahiplenildi! Bu davanın, iktidar partisinin kapatılmasıyla sonuçlanmasını, CHP'liler ve ona yandaş kimi başka kesimler hararetle bekliyor... Bu madalyonun bir yüzü. Madalyonun öteki yüzünde de, aynı kesimlerin farklı bir tavrı var!.. Sayın Deniz Baykal, bir türlü sebebini anlayamadığımız bir rahatsızlık içinde. Ergenekon iddianamesine ilk günden beri ateş püskürüyor. İddianamede, kendi ismine izafe edilen bir rüşvet iddiası; tek başına bu rahatsızlığın nedeni olamaz herhalde... Zira bu konuda, Sayın Baykal kendisinden gayet emin ve söz konusu iddiaları da alaycı bir üslupla karşılıyor. Buraya kadar şaşırtan bir durum yok. Ancak Sayın Baykal, aynı şekilde Başbakan Erdoğan'ın Mehmet Ağar'a güya rüşvet verdiği ile ilgili iddiaya farklı bir üslupla yaklaşıyor!.. Dünkü Grup Toplantısında Erdoğan'ı "Ergenekon sanığı" diye ilan ediverdi. Şimdi bu çifte standart değil mi? Baykal'ın ifadesiyle, şayet bu iddialar kişiyi sanık konumuna sokuyorsa, o zaman Deniz Bey de sanık olmuyor mu?! Oysa kendisi de bir hukukçu olan Sayın Baykal'ın böyle ucuz polemiklere itibar etmemesi gerekir. Ceza yargılaması usulünde, savcı herhangi bir suç işlendiğine dair kuvvetli şüphe duyarsa, iddianame tanzim edip kamu davası açar. Ancak yargılama safhasında, mahkeme işlendiği iddia edilen suç veya suçların gerçekten var olup olmadığını, ortaya konan kanıtların kesinliği ile tespit eder. Eğer suçun unsurları oluşmamışsa, sanıklar hakkında cezaya hükmetmez, beratına karar verir. Bu zaten hep böyle olmuştur. Nice çok sanıklı dava açılmıştır ki, yargılama sonunda çoğu veya hepsi beraat etmiştir... Şimdi Sayın Baykal, bir avukat olarak bütün bunları çok iyi bildiğine göre; neden Ergenekon davası ile ilgili iddianameyi, bu kadar yerden yere vuruyor? Sahi neden?!. Belki davanın ilerleyen safhalarında, bu sorunun cevabını öğrenebiliriz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.