Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in; bu sıfatı dolayısıyla siyasi hayata ilişkin düşüncelerini daha objektif ve herhangi bir partiyi doğrudan hedef almayacak (Ki, Sayın Demirel aktif siyaset içinde olmadığını, partiler üstü bir konumda bulunduğunu da kendisi ifade ediyor...) bir üslupla dile getirmesi gerekmez mi? Hal böyle iken, iktidara karşı muhalefet cephesinin ateşli bir sözcüsü gibi; birden bire gündemi hareketlendirmesi neyle izah edilebilir? Diğer bir soru da; böyle bir hareket tarzı ne derece doğrudur? Demirel'de hem laf çoktur, hem de manevra kabiliyeti yüksektir... Nitekim, AK Parti cenahından gelen sert tepkiler karşısında, derhal o kabiliyetini gösterdi ve işi bir başka mecraya döktü! Yani, "Başı sarılı (Demirel'in kullandığı ifade) öğrenciler Suudi Arabistan'a gitsin..." açıklaması ile, "Bu ülkede çocukları başı örtülü olarak okutabiliyorsanız, buyurun okutun... Okutamıyorsunuz... Acizsiniz. O halde yalancı pehlivan gibi dolaşmanın manası yok. Üç buçuk yıldır ne yaptınız? Engelleri kaldıramadınız. Öfke güç demek değildir. İktidar ağlama yeri değildir..." gibi, aktif siyaset yapan muhalif partileri bile geride bırakan ifadeler, aynı istikametteki açıklamalar değildir. Demirel kendisinden beklendiği gibi ve geçmişte de pek çok örneğini sergilediği gibi, gelen tepkilere karşı o bilinen polemikçi üslubunu ortaya koydu. Doğrusunu isterseniz performansından bir şey de kaybetmiş değil. Ama bu tavır ülkenin yararına mıdır? Bir başka soru; maksadı ne olursa olsun, Demirel'e bir yarar getirir mi? "Niye okutamıyorsunuz? Acizsiniz... önce kendi çocuklarınızı Türkiye'de okutun..." vs. polemiklerini yapmak her zaman mümkün. Geçmişte Demirel de benzer sorulara çok muhatap olmuştu. Mesela; (12 Mart muhtırasını niye önlemediniz?) sorusuna; "Ne yani milletvekillerinin beline birer tabanca mı taktırsaydım..." karşılığını vermişti. 12 Eylül ihtilali için de sorulan benzer bir soruya, "Türkiye'nin başka ordusu yok ki..." türünden kestirme bir cevapla geçiştirmişti. "İktidar ağlama yeri değildir..." diyor ama, geçmişte kendisi de şöyle şikayet ediyordu: "Meclis'in üstüne çıkmış bir Anayasa Mahkemesi, Hükümetin üstüne çıkmış bir Danıştay ile karşı karşıyayız..." Bu sözlerin hepsi arşivlerde, kayıtlarda mevcuttur. Demek ki, pozisyona göre; daha doğrusu dün ve bugüne göre farklı ağız kullanılıyor!.. Gelelim iktidar partisinin tutumuna; Demirel'i muhalif bir siyasi parti lideri gibi muhatap alıp polemiği sürdürmeyi doğru bir taktik olarak değerlendirmek mümkün değildir. Çünkü bundan bir netice çıkmaz, çıkamaz... Yani fuzuli vakit kaybı olur. İktidar partisinin yapması gereken şey, bireysel olarak Demirel'i muhatap almak yerine; demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan düşüncelere karşı, yine düşünce platformunda ama ayaküstü beyanlarla, yahut bir konuşma içinde birkaç paragrafla değil; adamakıllı, oturaklı, teferruatlı cevaplar vermektir. Bunun için de ciddi hazırlıklar yapıp, bilim ve fikir adamlarının katkısıyla paneller, konferanslar vs. düzenleyip, herkese ve her kesime hitap edecek tarzda; insan haklarının, demokrasinin, hukuk devleti ilkelerinin, AB kriterlerinin, özgürlüklerin anlamı hiçbir tereddüde yer bırakılmayacak şekilde anlatılmalıdır. Eğer böyle yapılabilirse, suni gündemlerin de önüne geçilip, ülkenin gerçek meselelerinin tartışılması sağlanmış olur... Böylece AK parti diğerlerinden farklı olduğunu gösterme şansını da yakalamış olur. Özetleyecek olursak; sağ yelpazede siyaset yapmış ve yapmakta olanların birbirleri ile kavgaya tutuşup, sola meydan açmaları herhalde doğru bir şey olmasa gerek!.. Bir de şu husus var: Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara geldiğinde; geçmişte başkalarının yaptığı gibi yersiz ve lüzumsuz kavgalara girmeyeceğini, bunun yerine bütün enerjisini ülke meselelerinin çözümüne hasredeceğini deklare etmişti. Şu sıralarda ülkeyi bir erken seçime zorlamak için, durduk yerde kavga çıkarılmak istendiği ortadadır... İktidar partisi de bu kavganın içine çekilmek isteniyor! Peki göz göre göre, AK Parti bu tuzağa düşecek midir?! Eğer söylendiği gibi, geçmişte yaşananlardan yeterince ders çıkarılmışsa; bu tuzak rahatlıkla boşa çıkarılabilir...