Siyasi yasakların kaldırıldığı, 1987 yılındaki referandumdan hemen sonra başlayan siyasi tartışmaları, biraz olsun takip edenler; politika tarihimizi süsleyen(!) "prostatlılar" tanımlamasını unutmuş olamazlar... Tıbbi bir tabir olan prostatın politik tartışmalara malzeme olması; doğrusu her yerde ve her zaman görülen bir durum değil aslında. Ama başka ülkelerde olmayan şeyler; bizde kolaylıkla vuku bulur, hatta vak'a-yi adiyeden de sayılır! Evet, prostat bilindiği gibi kırk yaşını aşmış her erkeğin, ömrünün bir safhasında; amma ellisinde, amma altmışında ve fakat muhakkak yetmişli ve seksenli yaşlarında kaçınılmaz olarak maruz kaldığı, idrar yolları ile ilgili bir illettir. Tıp ilminin tespitlerine göre, bu hastalık sadece erkeklere mahsus olmakla birlikte; bizim memleketimizde milletvekillerine mahsus sağlık sisteminde; kadınlara dahi pek çok sayıda prostat ameliyatı yapıldığına dair kayıtlar, resmi arşivlerde mevcuttur!.. Vaktiyle bu konuda başlatılan tahkikatın hangi safhada bulunduğu veya hangi netice ile bittiği maalesef meçhuldür... Neyse... Bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz husus; prostatlıların tıbbı ilgilendiren hastalıkları değil, onların politikaya olan müthiş tutkularının; daha doğrusu onulmaz "hırs-ı piri"lerinin ülkede yol açtığı sıkıntılardır. 1980'li yılların ikinci yarısında; o vakitler yaşı yetmişin üzerinde seyreden ve bugün artık pek çoğu hayatta olmayan zevatın (Hatıralarına saygısızlık olmaması ve yakınlarının rahatsızlık duymaması için, hiçbirinin ismini vermiyoruz), ısrarla ve inatla politikaya sarılmaları, toplumda geniş bir antipatiye yol açmış ve gençlere bir türlü yol vermek istemeyen bu "yaşlı takımı"na, tepkileri ifade etmek üzere "PROSTATLILAR" lakabı takılmıştı. Geçmişin politik kavgalarından, o yaşlıların aktörü olduğu didişmelerden gına getirmiş olan halk; "Bu prostatlılar artık yakamızdan düşsün!.." diye feryat ediyordu. Yükselen tepkiler üzerine o meşhur isimlerin çoğu aktif siyaseti bırakmıştı. Şimdilerde yine bazı yaşlı politikacıların, büyük bir hırsla politikaya sarılmaları ve hatta toplumda yeniden cepheleşmelere yol açabilecek oluşumlara öncülük yapmaya soyunmaları, ister istemez 20 yıl öncesinin "prostatlılar" tartışmasını tekrar hatırlatıyor. İnsan şunu düşünmeden edemiyor; acaba yetmiş küsur milyonluk bir ülkede, genç ve orta kuşaktan yeterli sayıda yöneticilik yapabilecek evsafta insan yok mudur ki; af buyrun altını dahi tutamayacak kadar alil yaşlılar, siyaset gibi çok ağır bir mesleği ölümüne sürdürüyor; bakanlık-başbakanlık gibi çok yıpratıcı, büyük mesuliyet ve yüksek fiziki performans gerektiren makam ve mevkileri bir türlü boşaltmak istemiyor?! Babasından kalan arsasını, tarlasını satmaya kalkışsa; akli melekeleri yerinde midir diye; kendilerinden adli tıp raporu istenecek olanların, hâlâ daha devlet idaresinde kilit rol oynamaya kalkması; aynı zamanda bu ülke halkına karşı da büyük haksızlık değil midir? Son zamanlardaki " yeni oluşum" ve "birleşik cephe" yapılanmalarında öyle isimler geçiyor ki... Yirmi yıl önce "prostatlılar" diye nitelenen kişilerle, müthiş bir benzerlik arz ediyorlar. Bunlar eskiden ne yaptılar ki, yeni cephelerde neyi becersin? Vay efendim, cumhuriyet ve laiklik tehlikedeymiş de, memleket bunlardan çok şey bekliyormuş da!.. Otuz -kırk yıl boyunca, bu ülkeyi sizler yönetmediniz mi? Bu memleketi krizden krize, bunalımdan bunalıma, muhtıralardan ihtilallerle, postmodern darbelere sizler sürüklemediniz mi? Cevap veriniz ekselanslar! Eğer bu ülkeyi siyasi ve ekonomik alanda gerçekten ileriye götürebilmiş olsaydınız; bugün yaşanan sıkıntılar söz konusu olur muydu? Hep muhayyel tehlikeleri ortaya sürerek, kendinize bahaneler buldunuz ve koltuklarınızda zaman doldurmaya çalıştınız! Bütün bunları halkın görmediğini, bilmediğini mi sanıyorsunuz? Geçmişte akranlarına göre, daha tecrübeli ve donanımlı olduğu kabul edilmesine ve bütün arzusuna rağmen; sakıncalı kimliğinden ötürü stratejik bir bakanlık postu verilmeyen zat, şimdilerde bu yeni oluşumların öncülerinden biri olarak anılıyor. Ne garip değil mi? Vaktiyle "sakıncalı" ve güvenilmez bilinenler, şimdi devleti güvenceye alma rolüne soyunuyor... Üzücü olan bir başka durum da şudur; bu oluşum ve cepheleşme faaliyetlerinde, devri çoktan geçmiş yaşlıların arasında, genç ve olgun yaşlarda; son derece iyi yetişmiş ve bu ülkenin geleceği için gerçekten faydalı şeyler yapabilecek bazı isimlerin de yer alması, yahut onların isimlerinin de bu yararsız yapılanmalarda anılması... Bir kısmını yakından tanıdığımız bu isimlerin, yıpranmış ve itibarı sıfırlanmış kişilerle beraberliği hakikaten kendilerine zararı büyüktür. Naçizane tavsiyemiz, bu genç ve dinamik isimlerin bir an evvel, yaşlı ve muhteris kuşakla yollarını ayırmasıdır! Böyle yapmaları hem kendilerine, hem de ülkeye çok fayda getirecektir.