İlkelerle kim oynuyor?

A -
A +

Birkaç günden beri üniversitelerde, eğitim ve öğretim yerine, siyasi maksatlı açıklamalar, gösteriler, protestolar ve her fırsat ve ortam kullanılarak nümayişler yapılıyor... Şimdiye kadar benzeri görülmedik şekilde parti gruplarının salonlarında ve kürsülerinde basbayağı politika yapıldı. Dün Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın Partisinin Grubunda yaptığı konuşmadan sonra, rektörler adeta sıraya girerek peş peşe, öncekilere benzer konuşmalar yaptılar. Ne yazık ki, hepsi de belli saplantılardan kurtulamadılar. YÖK yöneticileri ve rektörlerden, yahut diğer öğretim üyelerinden konuşmacıların hemen hepsi Cumhuriyetin ilkelerini korumaktan bahsediyor. Laikliğin elden gideceğinden dem vuruyor. Hükümetin ülkede gerilim çıkardığını iddia ediyorlar. Ama hiçbir şekilde esas konuya girmek istemiyorlar. Mesela 17 ay boyunca niçin hükümetin eline dörtbaşı mamur bir taslak verilmediğinin cevabını veremiyorlar!.. Hamaset yapmak kolay geliyor tabii. Dün üniversite cenahından konuşanların hepsi, özerkliği korumaya çalıştıklarını iddia etti. Hatta bazıları zaman zaman kontrollerini öylesine kaybettiler ki, neredeyse bağımsızlık ilan edeceklerdi. Bir de, çıkarılacak kanunun hükümet ve YÖK tarafından yürütülmesini isteyecek kadar işin ileri götürüldüğünü Başbakandan öğrendik. Bu tablo karşısında, insan ister istemez sergilenen davranışlardan kuşku duymaya başlıyor... Peki, özerkliği daha baştan beri kısıtlayan YÖK sistemine, yıllarca karşı çıktıkları halde, şimdi neden toz kondurmuyorlar? Üniversitelerarası Kurul Başkanı ısrarla aldatıldıklarından bahsediyor... Başbakanın dün sorduğu soruların da cevabı net olarak verilmelidir herhalde; Kim nasıl aldatılmış? Dahası var; Başbakan kendisinin tam dört kez aldatıldığını söyledi. Karşı taraf buna bir açıklık getirmelidir değil mi? Bir de şu sorunun cevabı gerçekten önemli; 17 ay boyunca tartışılan ve üzerinde sayısız görüşme ve toplantı yapılan bir konu, nasıl olur da, kamuoyundan saklanıp gizli kapaklı şekilde Meclis'e sevkedilmiş olabilir? Kesin ortaya konması gereken bir şey var; tarafların samimiyet derecesi. Bize göre hükümet, ilk günden beri, YÖK mevzuatı ve Meslek Liseleri ile ilgili olarak taraflar arasında cereyan etmiş bütün konuşmaların tutanaklarını medya organlarına dağıtmalıdır. Böylece kimin doğru söylediği, kimin yalan konuştuğu net bir şekilde anlaşılır. Mademki, bu mesele çok çok önemli. O halde, her noktası, her virgülü doğru şekilde kamuoyuna yansımalıdır. Ve kafalar daha fazla karıştırılmamalıdır. Üniversite hocaları ders vermeyi bir kenara bırakıp hükümetle siyaset yarışına girmiş durumda. Bunun böyle devam etmesi, ülke için yararlı bir durum değildir. Özetlersek, dün Başbakana nazire yaparcasına peş peşe medyanın karşısına geçen dekanlar, rektörler ve YÖK Başkanı, konunun esasından uzak, ama kendi görüşlerini müdafaa sadedinde konuşmalar yaptılar. Hele YÖK Başkanının bir Anayasa Profesörü olarak yaptığı konuşmayı doğrusu çok yadırgadım. Kendi görüşünü haklı çıkarmak için, demokratik devlet yapısının temel organlarının görev ve yetkilerini bilimsellikten öte duygusallıkla sorgulaması gerçekten üzücüdür. Hukuk tahsili yapmış bir kişi olarak ben o konuşmayı kendisine yakıştıramadım. Bir anayasa hukuku profesörü o düzeyde bir konuşma yapmamalıydı!.. Yazık, çok yazık!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.