Birleşmiş Milletler Teşkilatı bangır bangır bağırıyor: “İsrail Gazze’de savaş suçu işliyor.” Ve ekliyor; “İnsani koridor açılmazsa, bir facia ile karşı karşıyayız…” Joe Biden ise, boş bakan gözlerle, “İsrail’in arkasındayız” diyor.
Kavanoz dipli dünyanın sömürgecileri, sandıktaki çirkin yüzünü bir kere daha gösterdi: Pentagon sözcüsü, “İsrail Gazze’de kadın ve çocukları öldürüyor. Bu savaş suçu değil mi?” diye soran Filistinli gazeteciyle ağız dalaşına giriyor ve İsrail’in agresif hareket etme hakkı olduğunu söylüyor. Agresif hareket yani hiçbir kural ve kaideyi kale almamak… Ne diyor İsrail Savunma Bakanı; “Bütün kısıtlamaları kaldırdım… Topyekûn taarruza geçiyoruz.” Bu adam daha önce de şöyle konuşmuştu değil mi?: "Gazze’ye yönelik tam abluka emri verdim. Su yok, elektrik yok. Yemek yok. Hiçbir şey yok…” Bunun izahı şudur: Gazze’deki iki milyonu aşkın insanı topyekûn imha etmek!.. Kısacası soykırımdır... Salı günkü yazımızda bu hususa dikkat çekmiştik. Hâl böyle iken emperyalist güçler, İsrail’i kayıtsız şartsız desteklemek için şaklabanlık derekesinde yeni tavırlar sergiliyor. Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya ortak açıklama yaparak İsrail’in arkasında olduklarını ilan ediyor. ABD’nin yaşlı Başkanı Biden, sert bir ifade vermek istediği yüzle ve boş bakan gözlerini kısarak şunu diyor: "ABD İsrail’in arkasındadır..." Tersini kimse beklemiyor zaten… Daha ilk dakikalarda, en güçlü gemilerden oluşan bir filoyu İsrail için bölgeye gönderdiği gibi, hava yoluyla ilk mühimmat takviyesini de gerçekleştirdi. Bu da yetmedi, Dışişleri Bakanı Blinken’i moral destek için İsrail’e gönderdi. Siz bu satırları okurken, Blinken, Netanyahu’ya cesaret vermeye çalışıyor olacak…
Evet, İNSAN HAKLARI dediğiniz bir hikâye… Üç çeyrek asırdan beri, Filistin halkını katliam, soykırım ve sürgünlerle topraklarından koparan, her ferdini zulüm ve baskıya maruz bırakarak terörize eden emperyalist güçler; bütün insanlık suçlarında İsrail’e arka çıkarken, utanmadan bir de Filistin halkının meşru haklarının farkında olduklarını söylüyorlar. “Ama Hamas bunu temsil etmiyor…” diye de kapıyı kapatıyorlar. Sanki BM’nin Filistin Meşru Otoritesi olarak kabul ettiği, El Fetih’i temsilci mesabesinde doğru dürüst muhatap alıyorlarmış gibi! İsrail’in şamar oğlanına çevirdiği El Fetih teşkilatını da, her bahaneyle aynı çevreler terörist diye yaftalamıyor mu?.. Bakınız, Hamas bir siyasi parti olarak, Filistin yönetiminde sahne aldı, halktan da yüzde altmış küsur oy alarak iktidara geldi. Gelgelelim Batı ona katiyen Filistin’i yönetme hakkı tanımadı. Derhal ekonomik ambargo uygulayarak, aciz duruma düşürdü.
Behey ikiyüzlüler! İsrail terör devleti kurulduktan sonra, her biri sırasıyla bakan-başbakan olan İzak Şamir, Menahem Begin, Ariel Şaron gibi teröristler, yıllarca İrgun, Stern (Lehi) ve benzeri Yahudi terör örgütlerinde terörist faaliyet göstermedi mi? Hatta İngiliz Manda Yönetimi, bunların bazısının kellesine ödül koymadı mı? Hamas’ı, işinize gelmediği zaman El Fetih’in yöneticilerini dahi bir kalemde terörist ilan etmekten geri durmuyorsunuz. Bu da sizi kesmiyor, kimi zaman bütün Filistin halkını terörist olarak görüyor ve öyle muamele ediyorsunuz. Bu utanç verici tavrınız ne zaman sona erecek? Filistin halkının haklarını gerçekten ne zaman tanıyacaksınız? Unutmayın, Bağımsız Filistin Devleti kurulmadıkça barış hiçbir zaman gelmeyecek… İki milyon Filistinliyi öldürseniz de hedefinize ulaşamayacaksınız.
Bir önceki yazıda, İsrail Başbakanı Netanyahu ile Maliye ve Ulusal Güvenlik Bakanının Filistin halkına dair düşüncelerini(!) özetlemiştim. Bu yazıyı da üç ayrı ülkeden üç tipsiz kadının Filistin ve Gazze ile ilgili bakış açılarını vererek tamamlayalım:
Evvela Netanyahu’nun partisinden Tally Gotliv. Diyor ki: “Kıyamet füzesini (atom bombası) kullanarak Gazze’yi bir an evvel dümdüz edin…" Evet, aynen böyle diyor.
En az onun kadar suratsız olan ve yeni dönemde ABD başkanlığı için aday adayı olan Nikki Haley de (Bu kadın ABD’nin BM Daimî Temsilciliğini de yaptı…); aynen Gazze’nin büsbütün haritadan silinmesini istiyor iyi mi!
Şeytan üçgeninin üçüncü bacağı da, İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman… Filistin için özgürlük istemenin ve gösterilerde Filistin bayrağı açmanın dahi terör suçu olarak kabul edilmesini istiyor!
Bu üç örneği verdim, ama maalesef böyle yüzlerce insan suretinde yaratık var. Birkaç gündür İngiliz ve ABD televizyon kanallarında, yakınları İsrail’de kayıp olan kadınlar konuşturuluyor. Bu mülakatlarda tamamen duygulara hitap ediliyor. Propaganda savaşı son sürat devam ediyor anlayacağınız.
İki soru sormanın tam yeri: Birincisi yukarıda isimlerini verdiğimiz o canavar kadınların söylediklerine dair ne söylerler acaba? İkincisi de tam yetmiş beş seneden beri Filistin topraklarında kaç yüz bin annenin gözyaşları sel olup aktı? Kaç yüz bin çocuğun bedeni, hayatının baharında, İsrail’in kurşun veya bombalarıyla paramparça oldu?