Irak'ta yeni dönem...

A -
A +

Irak'ta ülkenin geleceği üzerinde çok derin ve tehlikeli gelişmelere zemin hazırlayacak mahiyetteki Anayasa, yine çok tartışmalı bir referandum sonucunda hayata geçirilmiş oldu. Bu son gelişme, şüphesiz Irak'ta yeni bir dönemin kapısını ardına kadar açmış oluyor... Merkezî bir devlet sistemi yerine, son derece gevşek, hatta konfederasyona daha yakın bir federatif yapı; artık hukuken de işlemeye başlamış bulunuyor. Kuzeyde federal Kürt Yönetimi, orta bölgede Sünni Yönetimi ve Güneyde Şii Yönetimi. Yalın bir ifade ile özetlemek gerekirse; yeni Anayasanın yürürlüğe girmesinden en büyük kazancı sağlayan Irak'taki Kürtler olmuştur. Nitekim tam da bu sırada ABD Başkanı Bush; "Federal Kürt Bölgesi Başkanı" sıfatıyla Mesut Barzani'yi Beyazsaray'da konuk ederek ve kendisine President-(Başkan) diye hitap ederek, giymiş olduğu mahalli kıyafeti de hayli teferruatlı şekilde alıp; bunun Irak'ın ve Kürtlerin özgürlüğünü ne derece simgelediğini anlatarak hem kendi kamuoyuna, hem de dünyaya mesajlar verdi!.. Bütün bunlar Irak'ta işgale karşı direnişin bütün şiddetiyle devam ettiği, buradaki Amerikan askeri kayıplarının resmi rakamlara göre 2000 kişiyi geçtiğinin (Gerçekte bu rakam çok daha yüksek) açıklandığı ve Başkan Bush'un kendi iç kamuoyu karşısında en sıkıntılı günlerini yaşadığı bir dönemde gerçekleşiyor. George Bush, Barzani'yi "Anayasanın çıkarılmasına verdiği destekten ötürü", hararetle tebrik ederken, esas olarak ABD Yönetiminin Irak'ta düştüğü açmazdan çıkış yolu bulmaya yönelik bu son hamlenin kağıt üzerinde de olsa başarıya ulaşmasındaki Kürt unsurunun kritik rolünü vurguluyordu. Tıpkı işgal sırasında ve sonrasında aynı unsurun kendilerine verdiği kayıtsız-şartsız desteğin önemi gibi... Elbette buna karşılık olarak Kürtler de işgalci güç tarafından en fazla taltif edilen kesim olacaktı! 1991'den beri fiilen kurulmuş olan "Kürt Özerk Yönetimi", sınırlarını genişleterek ve pozisyonunu çok daha güçlendirerek artık hukuki hüviyet de kazanmış bulunuyor. Anayasa yürürlüğe girdi. Buna göre Aralık ayında da yeni seçimler yapılacak. Nüfusun yüzde altmışını teşkil eden Şii kesimin sandıktan en büyük avantajla çıkması ve giderek ülke yönetimine daha fazla ağırlık koyması beklenen bir durum. Şartlar başka türlü tecelliyi getirmediği takdirde, uzun vadede zaten Irak Şiilerin hakimiyetindeki bir yönetimi yaşayacaktır... Ancak ne anayasa ile ne de seçimlerle bütün meselelerin halledilmesi elbette mümkün değil!.. Daha önce geçici yönetim statüsünde, federal yapılanmanın parçası olamayacak iki şehir vardı. Bağdat ve Kerkük... Ama yeni anayasada Kerkük bu statüden çıkarılıp şimdilik askıda bir duruma sokulmuştur. Buna göre 2007 yılına kadar yapılacak yeni bir referandumla Kerkük'ün nihai statüsü belirlenecektir. Ve hemen belirtmeliyiz ki, işgalin başından şimdiye dek Kerkük'ün demografik yapısının değiştirilmesi yolunda son derece dramatik gelişmeler yaşanıyor. Bu vilayet sınırlarında yaşamakta olan Türkmen ve Arap nüfus, tehdit ve baskı ile zorunlu göçe tabi tutulmaktadır. Bununla hedeflenen sonuç bellidir. Demek oluyor ki, ilerde anayasa referandumuna benzer bir halk oylaması ile Kerkük'ün Kürt bölgesine dahil edilmesi zor olmayacaktır! ABD liderliğindeki işgalci koalisyon güçlerine kucak açan Kürtlerin bugüne kadar elde ettiği kazanımlara bakarak, gelecekte de aynı desteği bulabileceklerini tahmin etmek yanlış olmayacaktır. Ancak bütün bunlar evdeki hesabın her zaman çarşıya uyacağını da göstermez. Orta ve uzun vadede Irak'ın Arap nüfusunun Sünni-Şii ayırımını daha fazla derinleştirmeden, Kürtlerin bağımsızlık ve özellikle Kerkük'e yönelik emelleri karşısında birleşmesi, gidişatı kökünden değiştirebilecek bir ihtimaldir. Bush her vesileyi kullanarak Irak'tan hemen çekilmeyeceklerini tekrarlıyor ama, diğer taraftan da bir an evvel bataklıktan kurtulmak için acele edildiği bir gerçek. Dolayısıyla şu anda silah zoru ile dayatılan yönetim planları ve anayasanın kalıcı olması hiç de kolay değil. Yani Irak daha çok çalkalanacaktır. Mesut Barzani mahalli kıyafetler içinde; Washington'da son derece hüsnü kabul görmenin ve tabii Kürt kimliğini en üst seviyede dünyaya duyurmanın memnuniyetini yaşarken bile herhalde, geçmişteki olup bitenleri film şeridi gibi gözünün önünden geçirmiş olmalı. Eğer bunu yapmışsa o memnuniyetin arkasında derin bir endişenin kendisini sardığını da hissetmiştir. Belki bu endişe Talabani'de olduğu gibi; Barzani'de de, bağımsız bir devleti kurmaktan ziyade, onu yaşatmanın imkansız denecek kadar zor olduğu fikrini öne çıkaracaktır... Aksi halde bölünme ve iç savaşın önüne geçecek bir faktör kalmıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.