İran'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucu, hem bu ülke halkı için, hem de dünya kamuoyu için tam bir sürpriz oldu... Elbette İran içinde, halkın nabzını iyi tutan mekanizmaların, ikinci turda seçmenin tavrında meydana gelen değişikliği sezmiş olmaları mümkün. Ancak genel olarak, içeride ve dışarıda herkes, daha ılımlı bir politikacı olarak bilinen eski Cumhurbaşkanı Rafsancani'yi beklerken, muhafazakar Mahmud Ahmed-i Necad, hem de beklenmeyen bir ekseriyetle ipi göğüsledi. Bu sonuçlar Batı'da ve özellikle ABD'de sarsıcı etki yaptı. Zira bu netice aynı zamanda Amerika'ya en üst perdeden meydan okuma anlamına da geliyor!.. Yıllardır "şer ekseni" diye nitelendirdiği İran'a her fırsatta baskı uygulayarak ve hatta askerî müdahale ihtimalini hatırlatarak istediği çizgiye getirmeye çalışan ABD'ye karşı, bu seçimlerde İran halkı öyle bir tercih ortaya koydu ki, bunun birinci manası "büyük şeytan"a meydan okumaktır... Nitekim Ahmed-i Necad, ayağının tozuyla verdiği ilk beyanatta, bu meydan okumayı müşahhas bir şekilde ifade etti: "Nükleer güç hakkımız, AB ile devam, ABD ile işimiz yok..." İran'ın yeni cumhurbaşkanı, "İsrail'den başka herkese elimi dostça uzatırım..." derken, bu ülkeden de tepki gelmekte gecikmedi. İsrailli tecrübeli politikacı Şimon Peres, bu seçimlerin dünya için büyük sonuçlar doğuracağını söylüyor. Bu arada İsrail resmi makamları, İran'ın nükleer çalışmalarını engellemek için dünyanın daha aktif şekilde mücadele etmesi ve bu meselenin BM nezdinde daha etkili biçimde ele alınması için çalışmalar yapılmasını istedi. Batı basını, iki günden beri endişeli manşetler atıyor; The New York Times gazetesi, bu seçimin Amerika ile gerginliği arttıracağını belirtirken, Washington'da hiç kimsenin Ahmed-i Necad'ın seçilmesini beklemediğini kaydetti. The Guardian gazetesi; bu gelişmeyi tam bir şok olarak nitelendirip, İran'ın aşırı bir cumhurbaşkanının yönetimine girdiğini yazdı. The Independent gazetesi ise, bu seçimin Amerika'yı küçük düşürdüğünü ve Avrupa'yı huzursuz ettiğini yazdı. Gerçekten İran seçimlerini maskaralık olarak niteleyen ABD'ye karşı, bu sonuçlar küçük düşürme ve meydan okumadan başka bir şey değil. Bakalım önümüzdeki süreçte, gelişmeler ne yönde seyredecek... İran seçimlerine sadece dış yönden bakmak elbette çok eksik ve yanlış olur. Zira ülke içinde, bu sonucu hazırlayan önemli etkenler var. Halkın fakir kesiminin dostu olarak bilinen, ya da en azından söylemleriyle kendisini böyle kabul ettirmeyi başaran Ahmed-i Necad'a karşı, seçimi kaybeden Haşimi Rafsancani'nin, ilk turda aldığı 20 milyon oyunu koruyamayıp, 10 milyona düşmesi de enteresan bir durum. Bilindiği gibi ikinci tur seçimde 25 milyon oy kullanıldı, bunun 15 milyonunu Ahmed-i Necad aldı. Burada hem fakir kesimin kendi taleplerine sıkı sıkıya sarılıp organize olması, buna karşılık reform taraftarı ve halkın orta ve zengin kesiminin, istenen seviyede birleşememesi ve hem de geçmiş dönemlerde çok da başarılı bir liderlik yapamayan Rafsancani'nin üstelik yolsuzluk ithamlarıyla fena halde yıpranmış olması bu sonucu kaçınılmaz kıldı. Ayrıca, bundan önce reform yapma sözü ile iktidara gelen ve reformcu kesimin desteğine rağmen, iki dönem boyunca gerekli icraatı yapamayan Hatemi'nin sebebiyet verdiği hayal kırıklığı da, yenilikçi ve değişimcileri hem küstürdü hem de dağılma ve güç kaybına yol açtı. İran'a dıştan yapılmaya çalışılan dayatmalara karşı halkın tepkisi ve içeride mevcut problemleri çözemeyen eski yöneticilerin itibar kaybı esas olmak üzere, pek çok faktörün birlikte hazırladığı bu seçim sonuçları anlaşılıyor ki, daha çok tartışılacak. Ancak ABD'nin tepkilerine karşılık Avrupa Birliği ülkelerinin tebrik için sıraya girdiğini gözden kaçırmamak lazım. Diğer taraftan Irak'ta her geçen gün daha büyük çıkmazlarla yüz yüze gelen ABD'nin İran'a karşı elini güçlendirebilmesi AB'nin ve Rusya'nın desteğine bağlı. Halihazırda ABD ile AB'nin İran'a yaklaşımı arasında çok önemli görüş ayrılıkları var. Bunun yanında Rusya'nın İran ile giderek güçlenen ilişkileri söz konusu... Evet, İran seçimleri hakikaten şaşırtıcı bir netice verdi!..