Yerli medyada "İrtica ile Mücadele Belgesi" etrafında kopan tartışmalar giderek artıyor. Dün ve önceki gün biz de mecburen bu gelişmeye odaklandığımız için, İran seçimleri ile ilgili bir değerlendirme yapmak bugüne kaldı. Soru şu: İran'da gerçekte ne oluyor? Devam eden halk gösterileri, nümayişler daha fazla tırmanır mı? Bu tırmanma ülkedeki rejim üzerinde ne gibi etkiler meydana getirebilir? Öncelikle şu soruyu cevaplandırmak daha doğru olacak: Acaba İran'daki seçimler ve sonrasında gelişen olaylar doğru bir şekilde analiz ediliyor mu? Buna evet demek kolay değil... İran, Humeyni Devrimi'nden bu yana büyük çapta dünyadan izole edilmiş bir ülke. Bu bir tarafta İran'ın siyasi düzeninden kaynaklanıyorsa da, diğer yandan gelişmiş Batı devletlerinin bu ülkeye karşı sürdürdükleri siyasi yaklaşımın da sonucu. Hâlâ daha global enformasyon akışının büyük çapta Batı Ajanslarının tekelinde olduğunu dikkate aldığımızda, İran ile ilgili haberlere hangi pencereden bakıldığını anlayabiliriz. Yabancı Gazetecilerin, son gelişmelerle ilgili olarak dayandıkları kaynakların neredeyse tamamen muhaliflerden teşekkül ettiği bir sır değil!.. Dün Tahran Üniversitesi öğretim üyelerinden Muhammed Marandi, El Cezire'ye yaptığı yorumda, ABD'den kendi ülkesine yönelik gri propaganda yapan bir düzineden fazla radyo ve televizyonun yayınlarına dikkat çekiyordu. Marandi aynı şekilde İran dışından Farsça yayın yapan çok sayıdaki televizyon kanalının yaptığı ajitasyonu da hatırlatıyordu. İran'da seçim sonuçlarından duyulan bir hoşnutsuzluk olduğu açık. Tepkilerin sokağa taştığı ve daha da tırmanarak can kayıplarına yol açtığı da meydanda. Ancak olayların yalnızca seçim sonuçlarından doğduğunu düşünmek yanlış olur. İran'da öteden beri rejime karşı var olan ve giderek de yükselen bir muhalefet var. Muhalifler, fırsat buldukları ölçüde tepkilerini dışa vuruyorlar. Seçim sonuçları bunun için yeni bir fırsat oldu. Bazı küresel aktörlerin İran'daki muhalifleri çeşitli yollardan desteklediği ve bunu gizleme ihtiyacı bile duymadığı da aşikar. Bush döneminde, ABD; İran'daki rejime karşı, alenen on milyonlarca Dolarlık ödenek tahsis ederek, radyo ve televizyonları kurdu... İşte bunlar şimdi yoğun mesai içinde! Türkiye'de İran seçimlerine dair yapılan haber ve yorumlara baktığımızda, iki nokta açıkça fark ediliyor: Birincisi İran devletini ve toplumunu pek de iyi bildiği şüpheli olan kişilerin, kendilerinden menkul uzmanlıklarıyla konuyu ele alması... İkincisi de aktarılan haber ve yorumların büyük kısmının yukarıda değindiğimiz Batılı kaynaklardan devşirilmesi. Hal böyle olunca, İran'da gerçekte ne olup bittiğini tam olarak anlamak zorlaşıyor. Netice: İran'da Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ikisi güçlü, dört aday girdi. Mir Hüseyin Musavi'ye bazıları şans tanısa da, Ahmedinejad'ın tekrar seçileceği galip ihtimaldi ve öyle oldu. Şaşırtıcı olan, kendisine birinci turda ve çok yüksek oranda (% 63) oy çıkması. Ancak Musavi'nin yaptığı hile itirazı, rakibinin kendisini ikiye katlamasını tek başına izaha yeterli değil. Başka sebepler var. Gösteriler bir müddet daha devam edebilir. Lakin sonuç değişmez. İran'ı tanıyanlar için Ahmedinejad'ın tekrar seçilmesi hiç sürpriz değil.