NATO Füze Savunma Sistemi çerçevesinde, Malatya'nın Kürecik Beldesine; bir radar istasyonunun kurulmasına karar verilmesiyle birlikte, bu konudaki spekülasyonların da ardı arkası kesilmiyor! Oysa halihazırda, bu radar sisteminin kurulması daha ihale safhasında. Yani henüz faaliyette olan bir radar söz konusu değil. Yerli ve yabancı medyada yer alan haber ve yorumlarda ise, sanki bu radar sistemi çalışmaya başlamış gibi bir hava estiriliyor... İran Meclisi Dış Politika ve Ulusal Güvenlik Komisyonu Başkan Vekili Hüseyin İbrahimi'nin ölçüyü hayli kaçıran bir beyanı, Türkiye'nin sabrını zorlamış olacak ki; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İranlı mevkidaşını arayarak bu konudaki rahatsızlığı bildirdi ve izahat istedi. Hüseyin İbrahimi, "Herhangi bir saldırıya uğramaları halinde Türkiye'deki füze kalkanı sisteminin hedef alınmasının doğal hakları olduğunu" söylemişti. Davutoğlu'nun istediği izahatı, İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi; Anadolu Ajansına özel bir demeç vererek yapmış oldu. Salihi'nin neler dediğine bakmadan evvel, İran'ın devlet geleneği ve diplomasi birikimi hakkında bir iki şey söylemek gerekiyor... Bilindiği gibi İran dört bin küsur yıllık devlet geleneği ve engin diplomasi birikimi ile, nükleer program gibi en çetrefil konularda dahi, küresel aktörlerle siyasi mücadeleyi başa baş götürebilecek kapasiteye sahip bir devlettir. Bu söylediklerimizin pratikteki karşılığı, İran'ın son on yılda ABD, AB, Rusya ve Çin ile yürüttüğü çetin müzakereler; bu müzakerelerde sergilediği kıvrak manevralar ve ülkesi hesabına, aldığı -almakta olduğu neticelerdir. Dememiz o ki, İran Dışişleri Bakanı'nın söylediklerini önemsemek ve dikkatle değerlendirmek gerekiyor. Zira Diplomasinin ince kıvrımlarına vakıf İranlı yetkililerin, bölgesel ve küresel stratejik dengeleri gözetmekte oldukça mahir olduklarını gözardı etmek, siyaseten ciddi hata olur. Salihi'nin AA'ya yaptığı açıklamaya Türkçe başlaması ve bitirmesi de ayrı bir anlam taşır... Dini Lider Hamaney ve Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın da çok iyi Türkçe bildiklerini hatırlatalım. Dışişleri Bakanı Salihi, İran'ın Türkiye'ye resmi bakışının derin kardeşlik ve dostluk esasına dayalı olduğunu belirterek, "İran ve Türkiye rakip değil, birbirinin tamamlayıcısıdır..." diyor. İran dış politikasında resmi görüşün, sadece Rehber (Dini Lider Hamaney); Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı tarafından ifade edilebileceğini, bunun dışındaki beyanların sadece kişi veya kişileri bağlayıcı nitelikte olduğunu kayda geçirerek, Hüseyin İbrahimi'nin Türkiye'yi rahatsız eden açıklamasının İran'ın dış politikası açısından geçersiz olduğunu vurguluyor. Salihi bu arada, "Sorumsuzca ve bilinçsizce açıklama yapanlara gereken uyarıda bulunulduğunu" da dile getiriyor ki, dışişleri bakanı olarak bunu ifade etmiş olması çok çok önemlidir. İran ile Türkiye arasında, bölgesel stratejik menfaatler yönünden bir rekabetin varlığı inkar edilemez. Bunun aksi, eşyanın tabiatına aykırı olur. Ama bölgenin bugünkü hassas ve son derece hareketli durumunda, Türkiye - İran dostluğunun korunması ve geliştirilmesi, her iki tarafın da büyük menfaatinedir. Şüphesiz Salihi'nin açıklamaları bu bilinci yansıtmaktadır...