İrtica ne zaman artar, ne zaman azalır?!

A -
A +

İrtica haberlerinden nemalanan kesim, şu sıralarda yine fazla mesai yapıyor... Böyle vakitlerde olayların perde gerisine bakmak iyi olur. Çünkü bizim memleketimizde; rejimin ve laikliğin tehlikeye girmesi konjonktüreldir. Aynı durumlar bazen tehlike, bazen de tehlikesizlik anlamına gelebilir! 1980'li yıllarda; aniden bir haber yayılmıştı. Buna göre, kadınların "üstsüz" denize girmesi yasaklanmıştı. Derken ertesi gün, "büyük" bir gazetenin manşeti çok tuhaftı. Fransa'nın bilmem hangi ücra köşesinde yaşayan bir bayan (ismi de veriliyordu iyi mi...) şöyle diyordu: "Ne yani ben şimdi, Türkiye'de denize üstsüz şekilde giremeyecek miyim?" Şu komediye bakın: Sıradan bir Fransız vatandaşı, Türkiye'deki turizm mevzuatını günü gününe takip ediyor ve hemen tepki koyup yerli basına demeç patlatıyor ve manşetlere çıkıyor... Komedi orada bitmedi. Bu asparagasın üstüne kurgulanan diğer hikayelerle, Türk turizminin ne gibi büyük tehlikeyle(!) yüz yüze bulunduğu günlerce işlendi. Meselenin laiklik boyutu da unutulmadan tabii. Neticede en komik durum yaşandı ve dönemin Turizm Bakanı (ismini bilerek yazmıyorum) bir plaja götürülerek, üstsüz bir bayan turistle görüştürüldü de mesele halledildi!.. Yeni ceza kanununun zina ile ilgili hükümleri hakkında da benzer bir durum yaşandı. Öyle ki, bir anda bütün Avrupa, sanki bizim mevzuatı didik didik etmiş gibi bir hava pompalandı. İşin mahiyeti başkaydı tabii. Bizim ülkemizde birçok menfaatin devşirilmesi veya imtiyazların garanti altında tutulması, hep rejim ve laikliğe yöneltilen dönemsel tehlikelerle sağlanır ne yazık ki!.. Yani rant ve menfaat rejim tehlikesi ile at başı gider... Eğer rejim veya laikliğin tehlikede olduğunu ispata yönelik olaylar birden bire mantar gibi patlamaya başlamışsa, oraya bir mim koyun. Çünkü altından mutlaka başka şeyler çıkacaktır. Bu 'şeyler'i siz "Çapanoğlu" diye okuyabilirsiniz. Son günlerdeki patırtıya bakılırsa, galiba yine önemli konular var!.. Bir şeylerin halledilmesi gerekiyor herhalde. Birtakım rantlara hükümet cihetinden ket mi vuruluyor acaba? İddialar ve rivayetler muhtelif. Bir meslektaşımız, birilerinin istediğini aldığını ve dolayısıyla bir süreliğine tehlikeye sokulan (uçağın havada türbülansa girmesi gibi bir şey mi bu...) rejimin yeniden emniyetli duruma gelebileceğini yazdı. Uçağın türbülansa girmesi lafı, durup dururken aklımıza gelmedi. Rivayete göre, uçağa binen cüppeli bir kişi, yanına kadın yolcunun oturmasını istememiş, gönüllü olarak yer değiştirme teklifinde bulunan bir diğer yolcuya da; bir başkası (Bu durum çağdaşlığa ve laikliğe aykırıdır, gericiliğe prim vermemeli...) gerekçesiyle engel olmuş. Tartışma burada bitmemiş, olay epeyce sürmüş. Buradan çıkarılan sonuç, bazılarına göre rejimi çatırdatacak kadar vahim. Bu arada benzerleri daha önce çok görülen şişli, matkaplı CD'ler de uç vermeye başladı. Floresan camı yemeyi alışkanlık haline getirmiş olan bir kişinin, magazin haberlerinde yer alması başka; bunun bir "tarikat ve zikir" şeklinde formüle edilmiş kurgu ile sunulması daha başka. Tehlike çağrıştırması ancak bu şekilde olabilir yani... İrtica yaygaracıları işi o kadar sıradanlaştırmış ki, artık konsept değiştirmeye bile gerek duymuyorlar. Bir cüppe veya sakal hikayesi. Bir marjinal fotoğraf, bir asparagas haber (oruç dayağı vs.) tehlikenin büyüklüğünü ispatlamaya yeterli!.. Ama halk inanırsa tabii. İnanır mı dersiniz?! 22 Temmuz sonrasında "Acaba biz başka ülkede mi yaşıyoruz..." şaşkınlığına düşenler; Türkiye'yi tanımak için, taa Malezya'ya uzandılar, fakat nafile! Anlaşılan, Okyanusta pusulayı iyice şaşırdılar. Haberkuşağı.com'da; Dr. Faruk Turan, "Dünyada kendine güvenmeyen kaç devlet var?" sorusunu sorduktan sonra, kişi başına 14 bin Dolar milli gelire sahip ve Türkiye'deki her eve bir ürün sokmayı başarmış olan Malezya ile ilgili yaşanan sendromu analiz ederken; halihazırdaki "medya işgali"nin sürmesi ve yasama, yürütme ve yargı erklerinin "aidiyetli çıkar erki" (aşiret yapılanmasındaki egemen finans, medya, küresel sosyo-kültürel bağlantıları olan elitlerin köklü çıkarları) etkinlik alanından çıkarılamaması durumunda; ne Malezya, ne Japonya, ne Çin ve ne de Rusya'ya benzemenin söz konusu olamayacağını, tam tersine Birmanya'ya veya Kuzey Kore'ye benzeme tehlikesinin baş gösterebileceğini söylüyor. Şu irtica paranoyası karşısında, Sayın Turan son derece haklı görünüyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.