Ahh kalleş teröristler! Siz ancak böyle kalleşçe saldırırsınız... Dün de İstanbul Halkalı'da o kahpe yöntemle beş tane genç insanın canına kıydınız. Ama şunu unutmayınız: Sizler belki saklandığınız inlerde göremezsiniz, fakat her zaman olduğu gibi şehitlerin cenazesi şanla, şerefle toprağa verilecek, onların fedakârlık ve aziz hatıraları da milletin kalbinde ilanihaye yaşayacaktır. Onlar nesiller boyu hep birer kahraman olarak yâd edilecek. Siz teröristler ise, ya bir ömür orada burada, mağaralarda kaçak ve kanunsuz olarak hayatta kalmaya çalışacaksınız; yahut bir gün güvenlik kuvvetlerinin veya bizzat bağlı olduğunuz örgütün infaz kurşunu ile öldüğünüzde cesetleriniz bir çukura doldurulacak... Dahası ve en kötüsü, bu memlekete ve bu millete hainlik yaptığınız için, herkes sizden nefret edecek, hep kötülüklerinizle hatırlanacaksınız... Evet, terörist faaliyetler hep sinsi ve kalleşçe olduğu için, terörle mücadele de çok zor bir iştir. O kadar zordur ki, kendi konforlu odalarında koltuğa gömülüp işkembeden konuşanlar, bu zorluğu tam olarak kavrayamaz. O yüzden de çoğu kez abuk sabuk şeyler yazar ve söylerler. Bugünlerde bunun bol bol örneklerini görüyoruz maalesef! Başbakan ve Genelkurmay Başkanının Gediktepe'deki mevzilerde, çömelmiş haldeki fotoğraflarına dair akla ziyan yorumlar yapılıyor. Neymiş efendim, bu kadar korumaya rağmen ayakta durulmaması, "dik durma" ile bağdaşmazmış... falan filan. Böyle bir yorum, ancak cehalet, kötü niyet veya ukalalığın sonucu olabilir! Ayıptır, günahtır, yazıktır... İlle de muhalefet yapacağım, ille de hükümeti köşeye sıkıştıracağım diye, bu kadar seviyesizliğe başvurmak, insaf ve izan sınırlarını hepten çiğnemektir. Yazık, çok yazık. Gelelim dünkü yazımızda da temas ettiğimiz esas konuya... Ne yazık ki, şimdiye dek terörle mücadelede istihbarat zaafı hep yaşandı. Cumhurbaşkanı Sayın Gül'ün başkanlığında, toplanan güvenlik zirvesi sonrasında yapılan resmî açıklamanın satır aralarında da, istihbarat zaafının varlığı kabul ve itiraf ediliyor. Bunun içindir ki, istihbaratı güçlendirecek ilave tedbirlerden bahsediliyor. Ayrıca bu konuda vatandaşın kafasında da bir hayli soru işareti var... Gerçekten, Dağlıca ve Aktütün karakollarına yapılan baskınlar, Tokat Reşadiye'deki saldırı; son olarak İskenderun'daki askerî birliğe yapılan saldırı öncesinde, terör örgütünün bu yöndeki hazırlık ve planlarına dair ciddi istihbarat raporlarının hazırlandığı ve ilgili makamlara da iletildiği biliniyor. Buna rağmen, kanlı saldırıların gerçekleşmiş olması ve büyük zayiat verilmesi, uzun saatler süren çatışmalara rağmen, buralara zamanında destek verilememesinin sebepleri anlaşılamamıştır. Aynı şekilde Tunceli Nazımiye'deki karakol baskını sonrasında, yardım birliklerinin sağlık ambulanslarından sonra olay yerine ulaşması da bir türlü vatandaşın içine sinmemiştir... Demek ki, mesele sadece istihbarat zaafı değil, başka konularda da sıkıntılar var. Elbette devletin hafızasında bütün bu aksaklıklar kayıtlı ve bunların hızla giderilmesi gerekiyor!..