Medyadaki kimi İsrail muhipleri karalar bağlamış durumda!.. Kaldı ki, "one minute" hadisesinden beri, bunlar korku ticareti yapıyordu. Onlara göre ne pahasına olursa olsun, İsrail'in hoşuna gitmeyecek hiçbir adım atılmamalıydı. Varsın açık hapishaneye çevrilmiş Gazze'de çocuklar gıdasızlık ve ilaçsızlıktan ölsündü. Hatta İsrail isterse, onların tepesine her türlü kimyasal silahla ateş yağdırsındı... Ama kazın ayağı öyle değil. İsrail altmış yıllık kısa tarihinde, işlediği bütün insanlık suçlarında ve Amerika öncülüğünde sahip olduğu uluslararası himayeye güvenerek, bugüne dek kendisi için ayrıcalık gördüğü bütün şımarıklıklarda yolun sonuna gelmiştir. Daha net ifade ile: İsrail kesin biçimde duvara toslamıştır... Şimdiye kadar etrafındaki zayıf devletlerin konumundan faydalanarak, (kimi zaman beklemediği ölçüde) askerî ve diplomatik başarılar elde etmiştir. Bütün bunlar, İsrail yöneticilerinin ayaklarını yerden kesmiştir. İsrail kendisini dev aynasında görmeye başlamış ve uluslararası hukuku fütursuzca çiğnemeyi sürdürmüştür. Ama tekrar belirtelim, İsrail bütün limitlerini doldurmuştur. Çünkü İsrail'e avantaj sağlayan bölgesel ve küresel siyasi ve stratejik dengelerde büyük değişim ve dönüşümler yaşanmaktadır. 2015'ten sonra kesinlikle çok farklı bir dünya olacaktır... Mavi Marmara saldırısında, İsrail'i aklamak için, bir hayli gayret sarf ettiği anlaşılan, BM Palmer Komisyonu raporunu ciddiye almayın. Nitekim Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye açısından bunun yok hükmünde olduğunu resmen açıkladı. Dahasını söyleyelim: Aslında BM'nin kendisi de pek var sayılmaz. Zira ABD, 2003 yılındaki Irak işgali ile, BM'nin mezar taşını dikmişti... Yani BM artık ismi var, cismi yok bir teşkilattır. BM zemininde, bugüne kadar İsrail aleyhine hemen hiçbir etkili karar çıkmadı. Çünkü Amerika, son altmış yılda İsrail aleyhindeki yüzü aşkın Güvenlik Konseyi kararını veto ederek hükümsüz bıraktı. Fakat artık Amerika'nın da himaye gücü azalıyor. İsrail, kıyılarından 72 mil uzaklıkta sivil yardım gemilerine askerî saldırıda bulunarak cinayet işledi. BM Komisyonu raporu, çevir kazı yanmasın hesabı; yarım ağızla aşırı güç kullanıldığını söyleyerek durumu kurtarmaya çalışıyor. Ama öbür tarafta, Gazze'ye uyguladığı ablukayı meşru diye niteleyerek, İsrail'e Akdeniz'de hiçbir zaman sahip olamayacağı bir hükümranlık alanı sağlamaya çalışıyor. 1958 tarihli Açık Denizler Sözleşmesine ve 1982 Tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesine açıkça aykırı olan bu görüş, elbette yok hükmündedir ve Türkiye, buna karşılık Akdeniz'deki en uzun kıyıya sahip ülke olarak, seyrüsefer emniyetini sağlamakta kararlı olduğunu açıklamış bulunuyor. Açık denizlerde seyrüsefer serbestisi, yüzyıllardır işleyen bir kuraldır. Bundan sonrasını İsrail düşünsün. İlişkilerin kötüleşmesinden en fazla kayba uğrayacak olan kendisidir. Netice: İsrail ateş olsa, cirmi kadar yer yakar...