İsrail Bush'u "ikna" edebildi mi?

A -
A +

İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın siyasi danışmanı Amos Gilad, İran'ın nükleer tehdidi konusunda Bush'u ikna etmeye çalıştıklarını söylüyor. Gilad, İsrail Devlet Radyosuna yaptığı açıklamada şöyle diyor: "Bush'a olayın İsrail'den görüldüğü yönünü göstermek için var gücümüzle çalıştık. Profesyonel bir bakış açısıyla olay açık. Ortada İran'dan gelen bir nükleer tehdit var..." İsrailli danışmana göre, İran tempoyu yavaşlatmış olsa bile, İran nükleer silah yapma çalışmalarını sürdürüyor... İşte "profesyonel bakış açısı" diye ben buna derim!.. Dikkat ediniz bu açıklamayı, "En az 300 adet nükleer başlığa sahip olduğu..." konusunda yaygın bir kanaat bulunan, ama nedense bugüne kadar hiçbir biçimde sorgulama ve araştırmaya maruz kalmayan bir ülkenin mensubu söylüyor... ABD istihbarat raporlarına göre, İran nükleer silah çalışmalarını, uluslararası baskılar sebebiyle 2003 yılında durdurmuş. Ama İsrail bu konuda farklı düşünüyor ve bu düşüncesini ABD başkanına kabul ettirmek için de var gücü ile çalışıyor. Orta Doğu turunda en uzun zamanı İsrail'de geçirdiğine göre, Bush'u ikna etme seansları da epey uzun sürmüş olsa gerek... Bakalım bu "ikna" gayretlerinin sonucu nasıl yansıyacak!.. Bu nokta gerçekten çok önemli. Zira, Orta Doğu'da girişilebilecek herhangi bir yeni provokasyon; bölgeyi baştan başa ateşe boğabilir. Sürekli gerginlik pompalandığı için, durumun kontrolden çıkması da her an mümkün. Mesela; sürekli olarak bütün seçeneklerin masada olduğunu ifade eden İsrail'in; Amerika'yı "ikna etme" noktasına taşımak için, işi diplomatik seansların ötesinde bir noktaya taşıması; yani zaman zaman ihtimal olarak ifade edildiği üzere; havadan İran'ın nükleer tesislerine herhangi bir sabotajda bulunması, dinamitin fitilini kolayca ateşleyebilir! Fitilin ateşlenmesi için elbette pek çok başka ihtimal de var. Nitekim, tam da ABD Başkanı'nın Orta Doğu gezisi öncesinde; Hürmüz Boğazı'nda, İran botlarının Amerikan savaş gemilerini taciz ettiğine dair bir gerilim tırman(dırıl)madı mı?! Burada tacizin meydana geldiği yer ve kimin tarafından yapıldığı tartışılabilir tabii. Hürmüz Boğazı nire, Amerika nire... Normal şartlarda sormazlar mı, arkadaş, buralarda işin ne? Lakin dünyanın jandarması, ben savaş gemilerimi istediğim her yere gönderirim diyor. Üstelik bu gönderme turistik bir dostluk gösterisi değil. Uzun zamandan beri, ABD Tahran'a gözdağı vermek için Basra Körfezi'ne ve tabii İran için her şey demek olan Hürmüz Boğazı'na gönderdiği savaş gemilerinin sayısını, ha bire artırıyor. Son olayı değişik açılardan okumak mümkün. Eğer ABD tarafının iddia ettiği üzere, İran botları, gemileri havaya uçurmakla tehdit etmişse; bunun manası amiyane tabiri ile şudur: "Köpeksiz köy buldun da değneksiz mi dolaşıyorsun?!" Ama enteresan bir şey daha var. İran, karşı tarafın iddialarını reddediyor. Ve ABD Başkanı, Pentagon ve Beyaz Saray sözcülerinin yaptığı gibi, olayı "provokasyon" olarak değerlendirirken, İran şaşırtıcı biçimde soğukkanlı açıklamalar yapıyor. Olayın "normal" olduğunu ve "sorunun çözüldüğünü" söylüyor... Acaba gerçekten durum böyle midir? Yoksa bundan sonra benzer sorunlara daha sık biçimde şahit olunacak mı? Eğer taciz eden taraf İran değilse, en azından ABD'nin bir deneme yaptığı söylenebilir!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.