İsrail gerçekten barış istiyor mu?

A -
A +

İki gün sonra İsrail halkı sandık başına gidecek. Ülkenin yeni bir koalisyonla yönetilmeye devam edileceği kesin olmakla birlikte, seçimlerin nasıl bir siyasi tablo çıkaracağı çok fazla kestirilemiyor. Ariel Şaron'un kurduğu, Kadima Partisinin liderliğini Olmert'ten devralan Dışişleri Bakanı Tzipi Livni ile, İşçi Partisinin başındaki Savunma Bakanı Ehud Barak, daha radikal olan Likud lideri Bibi Netanyahu karşısında, sandıktan güçlü çıkmak için her yola başvurdular. Son Gazze saldırısı, bir açıdan Netanyahu'nun önünü kesme hareketi olarak yorumlanıyor. Bu saldırı ile, ortaklar Livni ve Barak; Netanyahu'nun Filistin konusundaki sertlik yanlısı politikalarının seçmen üzerinde meydana getireceği etkileri nötralize etmeye çalıştı... İsrail'in yöneticileri, her fırsatta Filistinlilerle barış yapmayı istediklerini iddia etmelerine rağmen, bugüne kadarki politikalarıyla; aslında tam tersi istikamette yürüdüklerini, yani barış filan istemediklerini ortaya koymuş bulunuyorlar. Zira İsrail'in asıl hedefi, öncelikle Filistinlilere bağımsız bir devlet kurdurmamak; bu olmazsa, Filistin bağımsızlığını olabildiğince geciktirmektir. Ama İsrail'in asıl hedefi Siyonist plan çerçevesinde, Filistin topraklarını Filistinlilerden tamamen temizlemektir. Bu mümkün olmazsa bile, Filistin halkını ezerek sindirmek ve böylece, bağımsızlık iddialarından vazgeçirmektir! 1948'den, yani kurulduğu günden beri İsrail'in temel politikası budur. Bu politika çerçevesinde, 1980 yılında Doğu Kudüs'ü ilhak etmiştir. Golan Tepelerini ilhak etme kararı almıştır. Yine bu politika çerçevesinde, Batı Şeria'da yüzlerce "Yahudi Yerleşim Yeri" kurarak, bölgeyi parçalara ayırmış, Filistinlileri birbirinden koparmıştır. Keza güvenlik meselesini bahane ederek, tecrid duvarını (Utanç Duvarı) örüp; Batı Şeria topraklarının bir kısmını daha fiilen çalmıştır. İsrail kesinlikle barış istememektedir. Bunun kılıfı olarak da hep Filistinlilere yönelttiği terörist suçlamasıdır. Yaser Arafat, ölünceye kadar onların gözünde "muhatap alınmayacak bir terörist"ti... İsrail bugün, Hamas'a terörist örgüt diyor. Aynı suçlamayı 30 yıl boyunca El Fetih Örgütüne de yaptı. 1980'li yılların başında El Fetih'i Lübnan'dan çıkarmak için ülkenin güneyini işgal etti. Sabra ve Şatilla katliamlarını yaptırdı. 2002 Eylül'ünde Batı Şeria'yı yakıp yıktı. Yaser Arafat'ı haftalarca ofisinde ablukaya aldı. Bütün altyapıyı tahrip etti... Maksat Filistin'de bir devlet kurulmasını önlemekti. Üç hafta önce de aynı şeyi Gazze'de tekrarladı. Tam bir vahşet sergiledi. Zeytin ağaçlarını ve portakal bahçelerini dahi tahrip etti. Maksat ve değişmeyen tek hedef, Gazzelilere hayat alanı bırakmamak; yani Filistin devletinin kurulmasını önlemek, bu olmuyorsa olabildiğince geciktirmek... Golda Meir'den sonra İsrail'in ikinci kadın başbakanı olma yolundaki Livni, Hamas ile asla görüşmeyeceklerini ve onlara saldırmaya devam edeceklerini söylüyor. Anlaşılan Livni de, "En iyi Filistinli, ölü olanıdır..." diyen hemcinsi Golda Meir'in yolunda. Ehud Barak da zaten farklı düşünmüyor. Netanyahu deseniz daha beter! Yani seçimlerin sonucu ne olursa olsun, bugünkü İsrail yöneticilerinin zihninde, bir barış programı bulunmuyor!.. Ama başta Peres olmak üzere, hepsi de barış yalanını söylemeye devam ediyor. Atasözünü hatırlayalım: Yalancının mumu yatsıya kadar yanar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.