Karabağ Coğrafyası ve Zengezur Bölgesinin hikâyesi çok uzun ve acıklı! Bugün Karabağ topraklarında, sözde özerklik peşinde koşan Ermenilerin bu topraklara tehcir edilmesi yaklaşık iki yüz yıl önceye, 1828’lere kadar dayanıyor. Karabağ da, Zengezur da hep Türk toprağı idi. Bugün de Türk toprağıdır. Ve küresel güçler ne kadar karşı çıkarsa çıksın, öylece tescil edilecektir. Son olarak, Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin; Karabağ’ın Türk toprağı olduğuna dair, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın İlham Aliyev ile birlikte attığı imzayı hatırlattı ve bu meselenin uluslararası hukuk bakımından noktalandığını belirtti. Akabinde, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bu gerçeği, bir kere daha Birleşmiş Milletler Teşkilatı kürsüsünden bütün dünyaya, teyit mahiyetinde ilan etti. Zaten BM de bu gerçeği önceden kabul ve tescil etmiş durumda. Evet, Karabağ meselesi hukuken bitmiştir. Fiilen de tamamlanmasına fazla bir şey kalmamıştır! Ve Kafkaslarda siyasi ve askerî dengeler adım adım daha sağlam şekilde yerine oturmaktadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün günübirlik yaptığı Nahçıvan ziyareti, bu sürecin ilerlemesine önemli bir ivme kazandırmıştır. Bilindiği üzere Nahçıvan, 1921 Moskova ve Kars anlaşmaları gereğince, özerkliğinin devam etmesi kaydıyla Azerbaycan’a bırakılmıştır. Böylece Türkiye dolaylı olarak Nahçıvan için güvence yani garantör durumuna gelmiştir… 12 Kasım 1995 Anayasasına göre, Nahçıvan içişlerinde özerk, savunma ve dış politikasında Azerbaycan’a bağlıdır.
Türkiye, Nahçıvan’ın Kuzeybatı komşusudur. Iğdır Dilucu bölgesindeki kısa mesafeli sınır, Hasret Köprüsü ile Aras Nehri üzerinden Nahçıvan’a bağlanır. Bu sınır kapısı, Türkiye’nin doğrudan Zengezur koridoruyla Orta Asya’ya bağlanması yönünden çok çok stratejik bir noktadır… Keza dün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından temeli atılan Iğdır-Nahçıvan Doğalgaz Boru Hattı, oldukça önemli bir ekonomik hamledir… Karabağ Meselesi etrafında, Türkiye; Azerbaycan ve Ermenistan arasında, Zengezur Koridorunun planlandığı şekilde açılmasıyla birlikte, bölgede muazzam bir ekonomik gelişmenin yaşanması bekleniyor. Ancak malum olduğu üzere, küresel ve bölgesel bazı güçler bu durumdan hiç hoşlanmıyor!.. Velakin ne olursa olsun, eninde sonunda bu tahakkuk edecektir. Hâlihazırda Afrika’dan kovulan Fransa Devlet Başkanı Macron ne kadar feveran ederse etsin, bugünkü gelişmeler devam edecektir. Keza bugünlerde rüşvet irtikâbı sebebiyle şahsen fena hâlde çamura batmış olan ABD’li senatör Bob Menendez, ne kadar yırtınırsa yırtınsın asla bu gerçeği ters yüz edemeyeceklerdir. Karabağ ve Zengezur Azerbaycan toprağıdır! Ve bu toprağın sahipleri, egemenlik haklarının icabı olarak, her türlü ekonomik planlama ve uygulamayı hayata geçirecektir… Karabağ Coğrafyasının sakinleri olan Azerbaycanlı kardeşlerimiz, tam 35 seneden beri; büyük zulüm, baskı, katliam ve soykırımlara maruz kaldılar.
Daha 1988’de yani Sovyetler Birliği henüz dağılmadan evvel, Rusya’nın desteği ve yönlendirmesiyle; Karabağ’ın bazı bölgelerinde yoğun nüfusa sahip Ermenilerin, güya referandum yapıp sözde bağımsızlık ilanında bulunması fitili ateşlemişti. Rusya’nın kasıtlı olarak, bu durumu himaye etmesi, devam ettirmesi otuz küsur sene boyunca büyük insani dramların yaşanmasına sebebiyet verdi.
Ama artık şartlar çok değişti. 2020’de Türkiye’nin çok güçlü desteğiyle 44 gün içinde işgal altındaki topraklarını geri alan Azerbaycan, Kafkasya bölgesinde yeni bir yükselen güçtür. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Nahçıvan’da, ortak basın toplantısında hatırlattığı üzere; 15 Haziran 2021 de imzalanan Şuşa Beyannamesiyle, Türkiye ve Azerbaycan, askerî ve savunma alanında ortak iş birliğini pekiştirmiştir. Bu anlaşmayla Bölgede geleceğe dönük yepyeni dengeler vücuda gelmiştir. Dünkü temel atma ve açılış programları da bunun yansımalarıdır. Gelinen noktada Ermenistan’ın artık her türlü maceracı politika ve hayallerden vazgeçip, uzatılan barış elini tutması gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanı dün bunu bir kere daha net bir şekilde hatırlattı. Ermeni Diasporası, ABD ve Fransa ve Ermenistan’ı körü körüne destekleyen diğerleri (Bu arada Avrupa Birliği’nin tek kelimeyle rezalet örneği olan ve Macaristan tarafından veto edilen ortak beyannamesini unutmamak gerekiyor…) artık gerçekleri kabullenmelidir. Kafkaslardaki yeni jeopolitik dengeleri doğru değerlendirmeyenler kaybetmeye mahkûmdur. Bu çerçevede, İran’ın da artık taassubu bırakıp gerçek manada dostluk ve iyi komşuluk politikasına yönelmesi kendi hesabına doğru bir hareket tarzı olacaktır! Evet, tam otuz beş yıl boyunca; Azerbaycan Türklerine yapılan zulüm ve baskıya seyirci kalan, daha da öteye bu zulme taraftar olan bütün güçler, tarih önündeki sorumluluklarını idrak edip artık müzevirlik yapmamalıdır.