Ne zaman ki terörün sona erdirilmesi, barışın sağlanması yolunda umutlar yükselir, derhal kan tüccarları devreye girer!.. Kalleş, vahşi, insanlık dışı saldırılarla; toplumun huzurunu dinamitleyip, düşmanlığı körüklerler. Yıllarca hep böyle oldu. 1993'te silahsız 33 tane erimizin katledilmesi, böyle bir alçaklıktı. Dün Yeşiltaş Karakoluna olduğu gibi, 21 Ekim 2007 tarihinde, yine Dağlıca'da aynı kalleş yöntemle 12 askerimiz şehit edilmişti. Barışı dinamitlemek için bir yıl önce, Diyarbakır Silvan'da 13 Mehmetçik'in kanına girmişlerdi... Velhasıl, Aralık 2009'da Tokat Reşadiye'de (yedi şehit), Mayıs 2010'da İskenderun'da (altı şehit), Eylül 2011'de Siirt Pervari'de (altı şehit), Ekim 2011'de Hakkâri Çukurca'da (yirmi dört şehit) verdiğimiz bütün alçakça saldırılarda, hep yerli ve yabancı barış düşmanlarının, kan tüccarlarının kirli tezgâhları var!.. Kan ticareti üzerine kurulu bu menfur oyun, aslında bütün çirkinliğiyle sırıtıyor. Türkler de, Kürtler de kahir ekseriyetiyle bu oyunun farkında. Otuz küsur senedir akan kanı durdurmak için, gayretlerin arttığı bir sırada, şer güçleri Dağlıca'da yine saldırdı. Acımız büyük, ciğerimiz yanıyor. Anaların yüreğine bir kere daha ateş düştü. Ama bilelim ki, kan tüccarları asla kazanamayacak! Başbakan Erdoğan, öteden beri analara sesleniyor. Akan kanın durması için, gençlerin dağa çıkıp ölmemesi için, anaların ağıt yakmaktan ziyade, evlatlarına doğru yolu göstermede daha cesur ve kararlı olmasını istiyor. Bu çağrının toplumda giderek daha fazla karşılık bulduğunu söyleyebiliriz... Leyla Zana da bir anadır. Hem dağdaki yüzlerce militan üzerinde de etkili olabilen bir ana... Zana'nın toplumsal barışa ve kaynaşmaya büyük katkı verecek çıkışı, terörün devamından nemalanan çevreleri çok ama çok rahatsız etti! Yeşiltaş Karakoluna yapılan son saldırı, Zana ve onun gibilerin çabalarına indirilmiş bir darbedir. Esasen dağdaki teröristlerin de önemli bir kısmı, artık silah bırakmaktan başka çözüm yolu olmadığını kabul noktasına gelmiş bulunuyor. Murat Karayılan'ın gazeteci Avni Özgürel'e yaptığı açıklamalar, bu durumu net biçimde ortaya koyuyor. Ancak bölücü terör örgütünde, görüş ayrılığı içinde birçok fraksiyon var. Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mustafa Karasu vs. Her biri farklı odak ve merkezlerle alışverişte... Ne Öcalan'ın, ne Karayılan'ın, tam anlamıyla örgüte hâkim olması söz konusu değil. El Kaide gibi taşeron bir örgüt haline gelen PKK, birçok devletin gizli servislerinin içinde fink attığı, onun üzerinden operasyon yaptığı bir yapıya dönüştü. Karayılan ile öteden beri çekişme ve çatışma içinde olan Suriyeli Fehman Hüseyin (Bahoz Erdal), son zamanlardaki birçok kanlı saldırının arkasında olan isimdir. Bu artık kesin olarak biliniyor. Nitekim dünkü saldırı sonrası yaptığı açıklamada, silah bırakma ve eylemsizlik çağrılarına karşı yeni tehditlerde bulunmuştur. Bu hunharca saldırıların zamanlaması da çok dikkat çekici: 2004 yılından beri, Başbakan ne zaman yurt dışında, özellikle ABD başkanlarıyla görüşme yapsa, Dağlıca, Silvan, Reşadiye'deki gibi, soru işaretleriyle dolu eylemler vukua geliyor. Mevcut tablo iç karartıcı. Ama kesinlikle kan tüccarları kaybedecek!