"Karanlık Kafa" mı arıyorsunuz?!.

A -
A +

Heberleri birkaç günden beri sizler de izliyorsunuzdur; Önce Erzurum Atatürk Üniversitesi'ndeki mezuniyet töreni sırasında, başı örtülü diye içeriye alınmayan ve bunlardan bir tanesinin aynı zamanda şehit annesi olduğu belirtilen kadınların gözyaşları ve oradaki insanları da çok etkileyen büyük üzüntüleri... Herhalde adı geçen üniveristenin yöneticileri böylece bilimsel ilerlemeye büyük katkı sağladılar! Bir gün sonra, aynı sahnenin daha beteri bu defa Marmara Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu'nun mezuniyet töreninde yaşandı; torununun diploma törenine katılmak isteyen 85 yaşındaki (yazıyla seksen beş yaşındaki) ninenin bütün yalvarmalarına rağmen salona alınmaması... Nineye yapılan bu zulme tepki gösteren veliler tören salonunu boşaltınca bu defa tören belirsiz bir tarihe erteleniyor!.. Herhalde bu skandal da ülkenin bilimsel ilerlemesine hayli katkıda bulunmuştur!.. Aslında oyun açık oynanıyor. Bazıları toplumu germek ve bu gerginlikten bir şeyler devşirmek için, türban olayını özellikle tırmandırıyor... Aksi halde 85 yaşındaki bir ninenin başörtüsüyle uğraşan zihniyetin maksadını izah etmek mümkün değil. Herhalde o yaşlı nine de "siyasi simge" olsun diye başını örtmüyor. Zaten bu "simge" lafı, çalınan minareye uydurulmak istenen, ama bir türlü uydurulamayan kılıftan öteye bir şey değil. 85 yaşındaki bir kadını torununun diploma törenine sokmamak provokasyon değil de nedir? Nitekim olayın seyrinden tahrike kapılan veliler, durumu protesto etmek için tören alanını terk etmiştir. Buna benzer tahrik ve provokasyonlar, yarın daha büyük gerginliklere yol açabilir. Onun için vatandaşların bu tür tuzaklara karşı dikkatli olması gerekiyor. Hiçbir kanuni dayanağı olmayan bir yasağı, vatandaşa zorla dayatmanın hukuk devletinde yeri yoktur. Ama gelin görün ki, Türkiye'de maalesef bu yapılıyor... Hani başörtüsü ile türban ayrı şeylerdi?!. Hani yasak sadece öğrenciler içindi? Hani hedef sadece siyasi simge idi? Cumhurbaşkanının eşi için kıyafet düzenlemesi peşinde koşan Sayın Demirel istediği kadar aksini söylesin, gerçekler ortada. Eğer Demirel söyledikleri gerçekleri yansıtıyorsa, o zaman bu keyfilik nasıl sürdürülebiliyor? Hem bu memleket Demirel'in samimiyetini 28 Şubat döneminde test etmemiş miydi? Şimdi bakalım Türkiye'nin düşünce adamları, aydınları Marmara Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu'nda, 85 yaşındaki yaşlı bir kadına yapılan muameleyi nasıl değerlendirecek... Sadece konjonktürden faydalanarak bağnaz uygulamaları sürdürenlere karşı YÖK'ün sesi çıkacak mı? Bunu hep beraber göreceğiz. Muhayyel tehlikeleri, vehimleri ileri sürerek halkın özgürlüklerini kıstlayan zihniyetin çok uzun ömürlü olamayacağını ümit ediyoruz. Bilimsel araştırma ve eğitim yeri olan üniversitelerde, siyaset yapmanın Türkiye'ye verdiği zararları on yıllardır çekiyoruz. Bu çağdışı anlayışların artık bir son bulması gerekiyor. Aksi halde ilerleme filan olamaz. Yaşlı ninelerin başörtüsü ile uğraşan rektörler bunu iyi bilmek durumundadır. Bazıları "karanlık kafa", "molla" vs. sloganlarla sözümona ilerici politika yapmaya çalışıyor. Bence akıntıya kürek çekiyorlar. Böyle yapacaklarına, evvela çağımıza uymayan düşünce ve davranış biçimlerini gözden geçirseler daha iyi ederler. Türk Milletinin değerlerine saygı göstermeyen hiçbir siyasi anlayış veya çağdaş olduğunu iddia eden düşünce, halktan rağbet göremez. Halka rağmen de kimse siyaset yapamaz. Yapmamalıdır. Demokrasilerde nihai sözü halk söyler çünkü. Bunu kimse aklından çıkarmamalıdır ve dolayısıyla yanlış da yapmamalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.