Anayasa Mahkemesi, büyük bir merak ve heyecanla beklenen kararını, biraz da beklenenden daha erken açıkladı. Hemen şunu ifade edelim: Türkiye büyük bir badirenin eşiğinden döndü!.. Bundan dolayı, her şeyden evvel bir hukukçu olarak çok memnun olduğumu ifade etmeliyim. Şayet AK Parti hakkında kapatma kararı çıkmış olsaydı; dün akşam saatlerinden itibaren ülkemizde çok farklı bir hava hüküm sürmeye başlayacaktı... Kararın gerekçesi henüz açıklanmadığı için; bu konuda detaylı bir yorum yapma imkanı şu safhada yoktur. Önümüzdeki günlerde elbette bu yorumlar yapılacaktır. Yüksek Mahkeme, altıya beş oyla karar verdi. Altı tane üye, Başsavcının iddianamesi doğrultusunda, partinin laikliğe karşı odak haline geldiği sonucuna vararak kapatılmasını istemiştir. Şayet 2001 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile parti kapatılma kararı için özel ağırlıklı oy çoğunluğu hükmünü getirmeseydi; yani Anayasa'nın eski hali yürürlükte olsaydı, AK Parti de daha öncekiler gibi kapatılmış olacaktı. Yani iktidar partisinin kapatılmaktan kurtulmuş olması, açıklanan kısa karara göre; bu yeni değişiklik sayesinde olmuştur. Davanın açıldığı ilk günden beri, savunduğumuz ve yazılarımızda da belirttiğimiz üzere; Başsavcının tanzim ettiği iddianame ile aslında bir partinin kapatılması, normal şartlar altında olası değildi. Zira iddianame gerçekten çok zayıf ve büyük ölçüde tutarsızlıklarla dolu idi... Ancak bütün bunlara rağmen, altı tane üyenin kapatma yönünde oy kullanmış olması hakikaten dikkat çekici. Zaman içerisinde bütün bu temayüllerin sebebi hakkında belki daha geniş malumat edineceğiz. Şimdi neticeye bakalım: Önceki gün Ülke TV'ye verdiğim mülakatta da belirttiğim üzere; ben şahsen başından beri AK Parti'nin kapatılmayacağını düşündüğümü bir çok kere açıkladım. Ancak bu kişisel bir tahmindi. Biraz hukukçu kimliği ile, biraz da iç ve dış siyasi dengeleri dikkate alarak vardığım kanaatti. Yanılmamış olmak elbette beni sevindirdi. Ama hepsinden daha önemlisi, ülkeyi bir siyasi ve iktisadi buhrana sürükleyecek bir kararın çıkmamış olmasıdır. Bu açıdan Türkiye kazandı. Temenni edelim ki, Sayın Haşim Kılıç'ın da işaret ettiği üzere, Türkiye'de demokratik rejimi ve onun vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilerin hukukunun korunması noktasında; mevzuattaki boşluklar ve eksiklikler daha fazla gecikmeden yerine getirilir. Böylece siyasi partilerimizin ikide bir kapatma tehdidi ile yüz yüze gelmesi de önlenmiş olur. Türkiye'nin daha köklü bir demokrasiye ihtiyacı var. Daha köklüden kastımız; siyasi partilerin mahkemeler tarafından değil, halk tarafından kapatılıp kapatılmamasının geçerli olduğu bir düzendir. Buna gerçekten çok ihtiyacımız var... Son söz: Bütün Türkiye'ye geçmiş olsun!