Kılıç'ın mesajları hangi adreslere?

A -
A +

Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşunun 47'nci yıldönümü dolayısıyla Başkan Haşim Kılıç, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı ile ilgili olarak, önemli mesajlar verdi, keskin ikazlarda bulundu... Ancak Sayın Kılıç'ın mesaj ve uyarılarının hangi adreslere dönük olduğu konusunda, galiba biraz kafa karışıklığı yaşanıyor!.. Bunu, medyadaki bazı yorumlardan kolayca anlamak mümkün. Kimi kalemlere göre, sanki Anayasa Mahkemesi Başkanı, yalnızca iktidarı (ve hatta Cumhurbaşkanını) hedef almış. Acaba gerçekten böyle mi? Önce bazı soruların cevabını arayalım: Türkiye'de hukuk ve yargı bağımsızlığı hangi dönemlerde ihlal edildi? Tabii hakim kuralının ayaklar altına alındığı, uyduruk mahkemelere "Yüksek Adalet Divanı" gibi isimlerin verildiği, bu divanın başkanlığına getirilen Salim Başol'un; "Sizi buraya tıkayan kuvvet böyle istiyor..." dediği ve "Aksi ispat edilinceye kadar bunlar suçludur..." gibi absürd bir anlayışın hakim olduğu 27 Mayıs devrini hatırlayınız... Daha sonra üyeleri arasında aynı Salim Başol'un da yer aldığı Anayasa Mahkemesi, "27 Mayıs'ı eleştirmek suçtur..." diye bir de ibret-i alem karar alacaktır!.. Sayın Kılıç, Anayasa ve kanunların açık hükmüne rağmen, yargıyı ve mensuplarını etkileme çabalarından bahsediyor. Peki 28 Şubat Dönemi'nde, "Cemse"lere doldurulup Genelkurmay karargahında brifinge tabi tutulan yargıç ve savcıların durumu neydi acaba? Daha yakın tarihe, mesela 2007 Yazına gelelim... Deniz Baykal'ın "Anayasa Mahkemesi bizim talebimiz doğrultusunda karar vermezse, ülkede çok kötü şeyler olur..." diye kimi tehdit ediyordu? Ardından gelen 367 ucubesinde bu tehditlerin etkisi olmuş muydu? Yahut 2008 yılında İlhan Selçuk, "Savcı hele bir kapatma davası açmasın..." diye AK parti aleyhine açılacak davanın yolunu asfaltlarken; kim kimi, nasıl etkilemeye çalışıyordu? Hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı; yargıcın tarafsızlığı filan, hepsi tamam ama; yukarıda bahsedildiği türden, yargı düzeninde zaman zaman meydana gelen tuhaflıklar, yahut bazı mensuplarının bir takım soru işaretleriyle dolu hal ve hareketlerini nasıl izah edeceğiz? Mesela Dönemin Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun'un dile getirdiği, "vicdanla cüzdan arasına sıkışma" durumu... Yahut geçmişte kimi yüksek yargıçların mafya babalarıyla iş tutması vs. Yani hukuka saygı konusunda herkese büyük görev düşüyor. İddianamenin gizliliği ilkesini, ilk defa basın toplantısı düzenleyerek ihlal eden Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı kim idi acaba?! Haşim Kılıç'ın konuşmasında bahsettiği Anayasanın 38 ve 138'inci maddeleri ile, TCK'nın 288. maddesi, Ceza Usul Kanunun 157'nci maddesi, Basın Kanununun 19. maddesi vs., masumiyet karinesini, yargının her türlü etkiden uzak tutulmasını filan düzenleyen hükümler. İyi de bu hükümleri kimler, ne şekilde ihlal ediyor? Bu noktayı iyi irdelemek gerekiyor. Ergenekon davası dolayısıyla bu konuda karşılıklı yaygın suçlamalar var. Ama bakıyoruz ki, suçlayanların bizzat kendisi yargının bağımsızlığına hiç de özen göstermiyor... Özetlersek, hukukun üstünlüğü sadece yeni adli yıl açılışlarında veya Anayasa Mahkemesinin kuruluş yıldönümlerinde değil, senenin 365 günü ve herkesçe hatırda tutulmalı, ona uygun da davranılmalıdır. Kişi hak ve özgürlüklerine saygının, yalnızca ünlü ve etkili kimseler için olmadığı da unutulmamalıdır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.