Kim kimi tarif ediyor?!.

A -
A +

Bugünlerde bir "tarif" tartışmasıdır gidiyor... Bazılar tarif veya tarifler yapıyor; bazıları da bu tariflerden yola çıkarak, kimin tarif edildiğini/edilmek istendiğini çıkarmaya çalışıyor. Önce izin verirseniz, bir "tarif"in nasıl olması gerektiğini hatırlayalım. Çünkü günümüzde tarifin yerine daha çok "tanım" ifadesi kullanılıyor. Bu yüzden yeni kuşaklar da "tarif"i neredeyse unutacak gibi!.. Kavramları, eşyayı, kişileri, meseleleri, karmaşık tabii olayları, bilimsel disiplinleri vs. ayrıntılı bir şekilde tanımamız; özelliklerini öğrenip anlayabilmemiz için, bir tanıma; yani tarife ihtiyaç vardır. Okul sıralarında bize öğretildiğine göre, eskiler "tarif"i tarif ederken; bunun "Efradını cami, ağyarını mani (veya dafi)"; yani konu ile ilgili bütün unsurları içinde toplayan, barındıran; buna karşılık ilgisiz ve alakasız, yani mevzunun dışında kalan başka (gayri) unsurları, men eden (mani); uzaklaştıran, def eden (dafi) bir nitelikte olması gerektiğini vazetmişler, yani böyle bir anlayış ve yaklaşımı ortaya koyup, kabul görmesini sağlamışlar... Bu girizgâhtan sonra asıl meseleye gelelim: Uzun zamandır yerli-yersiz tartışmalara konu olan cumhurbaşkanlığı seçimi için, bugüne kadar Başbakan Tayyip Erdoğan pek konuşmuyordu. Hatta hiç konuşmuyordu. Ancak epeydir birileri, Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığına kesin aday olacakmış gibi; hatta aday olmuş gibi, onun önünü kesmeye çalışıyor... Buradan hareketle bazıları, kendisini erken bir deklarasyona zorlamaya çalışıyor. Yani Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını şimdiden ilan etmesini dayatmaya kalkıyorlar!.. Başbakan da nihayet bu konudaki suskunluğunu bozdu: Bir yurt dışı seyahatten dönerken, uçakta gazetecilerin sorularına verdiği cevapta; cumhurbaşkanı seçilecek kişide bulunması gereken özellikleri dile getirdi. Erdoğan'ın sözleri özetle şöyle idi: "Cumhurbaşkanlığına; barışa, sevgiye, birlik ve beraberliğe, dostluğa zemin hazırlayacak, bu zemini iyi koordine edecek, tabii ki lider özelliği olan bir kişi seçilmeli... Zamanı gelince usulüne göre seçim yapılacaktır." İşte polemikler de bunun üzerine aldı yürüdü. Deniz Baykal başta olmak üzere birçok siyasetçi ile, bu noktada onlarla paralel düşünen epeyce gazeteci yazar; Erdoğan'ın aslında kendisini tarif ettiğini öne sürüyorlar. Bu sonuca da, daha çok Başbakan'ın telaffuz ettiği "lider" ifadesinden yola çıkarak varıyorlar. Onlara göre, AK Parti içinde "lider" olarak yalnızca Tayyip Erdoğan bilindiğine göre, ondan başkasının aday olup seçilme şansı bulunmuyor... Lakin, burada Erdoğan'ın sözlerinden çıkarılabilecek başka sonuçlar da var. Fakat nedense kimse o sonuçlara işaret dahi etmiyor! Nedir o sonuçlar mesela; "Zamanı gelince usulüne göre seçilecek..." Peki bu "usul" nedir? 1982 Anayasası'nın 101. maddesinin birinci fıkrası şöyledir: "Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisince kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış kendi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından yedi yıllık süre için seçilir." Aynı maddenin ikinci fıkrasında da; cumhurbaşkanlığına Meclis üyeleri dışından aday gösterilebilmesinin, Meclis üye tam sayısının en az beşte birinin yazılı önerisiyle mümkün olduğu hükmü yer alıyor... Yani pekala hali hazırdaki Meclis üyelerinin dışından "lider" niteliklerine sahip bir zat cumhurbaşkanlığına aday gösterilmez mi? Yani Erdoğan'ın sözlerinden böyle bir sonuç da çıkarılamaz mı?!. Şimdiki cumhurbaşkanı bu şekilde seçilmemiş miydi? Tabii spekülasyonlar bununla da bitmiyor... Bazı yazarlar niyet okuma moduna geçerek; Tayyip Erdoğan'ın "....barış, birlik ve beraberliği sağlamak ve lider özelliğine sahip olmak" tarifini yaparak, aslında Ahmet Necdet Sezer'e göndermelerde bulunduğunu, bu şekilde onun gerektiği gibi liderlik yapamadığını ima ettiğini filan yazıyorlar!.. Bu da başka bir durum. Yani Türk medyasının meşhur ahvali. Bu arada Abdullah Gül de, "tarif" tartışmasına katkıda bulundu ve "Başbakan'ın çok güzel bir tarif yaptığını, aslında herkesin bu tarif üzerinde mutabık kalabileceğini..." söyledi. Ancak, Gül'ün "Üzerinde uzlaşılacak ve gerginlikleri körüklemeyecek, azaltacak biri olmalı..." sözlerinden, birileri derhal durumdan vazife çıkarır gibi yeni sonuçlar çıkardı. Onlara göre, Gül'ün tarifi Erdoğan'a uymuyor... Çünkü zaten mevcut tartışmalar, Erdoğan'ın önünü kesmek içinmiş, yani onun ismi üzerinde uzlaşmaya varılamazmış!.. Peki acaba Gül'ün sözleri bir başka açıdan da birilerini tarif etmiyor mu? Mesela "gerginliği körüklememek..." ifadesinden de birilerine mesaj yok mu? Daha açık soruyu şöyle soralım; acaba "gerginliği körükleme" ile kimin tarifi yapılıyor? Gerçi, arife tarif gerekmez amma!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.