Kim terörist olabilir, kim olamaz?!.

A -
A +

E. Org. İlker Başbuğ'un yargılanması ile ilgili tartışmalar hız kesmeden devam ediyor. Sayın Başbuğ'un "terör örgütü kurmak ve yönetmek" ile suçlanması, soruşturmanın daha başlangıcında tutuklanması ve yargılamanın özel yetkili mahkemede yapılıp yapılamayacağı, tartışmanın başlıca konuları... Bu konuda kalem oynatan ve ekranlarda konuşanların önemli bir kısmı, hukuk nosyonundan yoksun olduğu için, kafa karışıklığı fazla oluyor. Bu arada yanlış bilgilendirme ve değerlendirmeler de gırla gidiyor. Öyle ki, kimi parti başkanları dahi, hukuk danışmanlarından yeterince bilgi almadan konuştukları için, son derece yanlış beyanlarda bulunabiliyorlar! Öncelikle en son tartışma konusu olan "Yüce Divan" meselesinden başlayalım: Evet, 2010 Eylül ayında yapılan değişiklikte, anayasanın 148'inci maddesine eklenen fıkra ile genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları ve jandarma genel komutanının görevlerinden dolayı işledikleri suçlardan yüce divanda yargılanacakları hükme bağlanmıştır. Dikkat edilirse bu yargılanma, görev suçlarını kapsıyor. Buna karşılık anayasanın, "ASKERÎ YARGI" başlıklı 145. Maddesinin 1. Fıkrasının üçüncü cümlesinde, "...... Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar, herhalde adliye mahkemelerinde görülür" diyor. Hüküm hiçbir tereddüde yer bırakmayacak kadar açık. Aynı hükmün benzeri Ceza Muhakemesi Kanununun 250. Maddesinde de tekrarlanıyor: CMK 250. Maddesinin 1. Fıkrası, (c) bendinde; anayasal düzene, bu düzenin işleyişine karşı suçlar, Özel Yetkili Mahkemelerin (ÖYM) görev alanına sokulmuştur. Aynı maddenin 3. Fıkrasında da; "Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun, bu kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde (ÖYM) yargılanır" diyor. Darbe suçlamasının görev alanına girmeyeceği açıktır. Dolayısıyla bu konuda yürütülen tartışmaların bir kısmı da, daha çok bir ihtisas mahkemesi niteliğinde olan (ÖYM)'lere karşı beslenen kuşkulara dayanmaktadır. Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, bu konudaki beyanı dolayısıyla, fezleke düzenlenmekte olduğu açıklanmış bulunuyor. Tutuklanma meselesi, 2007 yılı haziran ayından bu tarafa, yani bazı emekli generallerin tevkifine karar verilmeye başlanmasından bu yana tartışılıyor. Kanunda sayılan kaçma, delilleri karartma; suç mağduru veya başkalarına baskı yapma ve suçun niteliği (katalog suçları) ile kuvvetli suç şüphesinden dolayı, bu uygulamanın yapıldığı, yargı makamları tarafından mükerrer şekilde açıklandı. Ama bu açıklamalar bazılarını asla tatmin etmedi. "Koskoca generaller nasıl tutuklanır..." ezberi devam ediyor. Lakin generallerin de kaçabileceği, mevcut vakalarla (Levent Ersöz, Mustafa Bakıcı) ispatlanmış durumda... Aynı çevreler koskoca generallerin suç işlemiş olamayacağını da tekrarlayıp duruyor!.. Gelelim suç örgütü meselesine: Terörle Mücadele Kanunu 1. Maddesinde terörün tanımı çok detaylı bir biçimde yapılıyor. İsteyen açıp oradan okuyabilir. Aynı kanunun 2 ve 3. Maddelerinde terör örgütüne üyelik ve terör suçlarının ne anlama geldiği de izah ediliyor. Anayasal düzene veya onun işleyişine karşı işlenen suçlar da, kanun tarafından terör suçu olarak niteleniyor. Bu tür suçların işlenmesiyle ilgili oluşumlar da, terör örgütü çerçevesinde değerlendiriliyor. Yani bu tanımlamalar ve tasnifler, tamamen kanun hükümlerine istinad ediyor. Yoksa savcılığın veya mahkemenin kendiliğinden gelişigüzel kullandığı ifade ve kalıplar değildir. Yani, "terör örgütü" denilince, yalnızca terör ve tedhiş faaliyeti yapan silahlı organizasyonları anlamak eksik ve yanlış olur... Bazıları kasıtlı biçimde konuyu bu yönde saptırıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.