Yukarıdaki başlık Radikal gazetesinin dünkü manşeti idi. Son günlerde maganda kurşunu ile ölen ve yaralanan insanların ve onların ailelerinin dramını işleyen bir haberdi. Ateş düştüğü yeri yakar... İki-üç gündür medya kuruluşları, Malatya'nın Battalgazi ilçesi, Adakören köyünde; bir kına gecesi merasimi sırasında, nereden geldiği bilinmeyen bir kurşunun kafasına isabet etmesiyle hayatını kaybeden; Galatasaray Üniversitesi son sınıf öğrencisi Begüm Kartal'ın acıklı hikayesini yazıyor. Begüm Kartal, Malatyaspor eski futbolcularından olan iş adamı Hasan Kartal'ın kızı. Eczacı olan annesi Nazan Kartal, tek çocukları Begüm'ün ismini kendi eczanesine vermiş... GS Üniversitesi İşletme ve İdari Bölümünde ikincilik derecesini kazanan 23 yaşındaki Begüm, eğer bu kazaya uğramasa birkaç gün sonra tahsiline devam etmek üzere Fransa'ya gidecekmiş. Dün Malatya mezarlığında toprağa verilen Begüm'ün yakınları şimdi büyük acı içinde! Olayın faili ise hâlâ bulunabilmiş değil... Adı geçen gazetenin haberinde, dehşet verici rakamlar var: Devlet İstatistik Enstitüsünün (DİE) verilerine göre, her yıl ülkemizde 600-700 kişi serseri kurşunlardan dolayı hayatını kaybediyormuş. İnanılır gibi değil. Eğer bu veriler gerçekten doğru ise; vay halimize! Geçenlerde yine bu köşede her yıl trafik kazalarında kaybettiğimiz insan sayısının orta çaplı bir savaştaki zayiat kadar olduğunu (Yılın ilk altı ayında 1305 kişi hayatını kaybetmiş.) kaydetmiştim. Yukarıdaki DİE verilerine dayanarak şunu da ilave etmek durumundayım: Demek ki, serseri veya maganda kurşunları sebebiyle ülke olarak verdiğimiz zayiat da, küçük çaplı bir savaş kadar!.. Her gün medyada maganda kurşunlarının kararttığı hayatların haberlerini okuyoruz. Birkaç gün önce, anasının kucağında oturan bir küçük çocuğun, daha hayatın manasını öğrenecek yaşa gelmeden katledildiği haberi ile toplumca irkilmiştik. Bunun şaşkınlık ve öfkesini atlatamadan bu defa hamile bir kadının omuriliğine saplanan serseri bir kurşunun hem onun hayatını, hem de bebeğininkini tehdit ettiğini yine basından öğrendik. Nedir, ne oluyoruz? Ne olacak bu halimiz?!. Begüm Kartal'ın ölüm haberine bir de İzmir'de yine serseri kurşunla komaya giren 74 yaşındaki Melahat Nane'nin hikayesi ilave edilmiş. Yani ana karnındaki bebekten tutun da; henüz okula bile başlamamış sabi çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek, hasta, hamile vs. herkes, eski ismiyle serseri; yeni adıyla maganda kurşunlarının tehdidi altında. Akıl ve mantığı zorlayan bu çılgınlıklar nereye kadar varacak? Bu tehlikeli gidişin bir çaresi yok mudur? Silahtan arındırılmış bir hayat için mücadele eden Umut Vakfı'nın araştırmalarına göre Türkiye'de sivil halkta yaklaşık yedi milyon silah bulunuyormuş. Bunun içindeki ruhsatlı silah sayısı ise 602 bin civarında. Demek ki ruhsatsız silahların miktarı altı milyondan fazla... Ruhsatlı veya ruhsatsız aslında fark etmiyor. Silahı kullanan kişinin bilinç ve dikkat seviyesi sonucu tayin ediyor. Bir de tabii bu konu ile ilgili mevzuatın genel durumu. Yani ateşli silahlar kanununun bugünkü şartlara hangi oranda cevap verebildiği meselesi var. Gelinen noktada hem resmi makamların hem de sivil kişi ve kuruluşların yapması gerekenler var. Eğer bir an önce yeterli tedbir alınmazsa daha çok Begümlerin hayatı söner. O halde vakit geçirmeksizin toplumu bu mesele için bilinçlendirme çalışmalarına hız vermek gerekiyor. Herkes ama herkes üstüne düşeni yapmak zorunda. Bu çerçevede Karadeniz Bölgesinde düzenlenen 10. Movit Dağı Yayla Şenlikleri için gönderilen davetiyelere, "Şenliğimize tabanca giremez!" uyarısının eklenmesi ve benzer ikazların şenlik alanına asılan bez afişlerle de yapılması çok önemli ve olumlu bir gelişmedir. Bu konuda öncülük yapan Ekşioğlu Vakfı yönetimine teşekkür etmeliyiz. Aynı dikkat ve hassasiyeti diğer dernek, vakıf, kulüp vs. bütün sivil toplum kuruluşlarından bekliyoruz. Ahmakça davranışlar yüzünden insanlarımız ölmemelidir. Daha önce de bir aşiret düğününde, tedbir olarak silahların toplanmış olması, bu konuda pek çok şeyin yapılabileceğini göstermektedir. O halde, düğün-dernek sahipleri, sivil kuruluşlar, resmi kuruluşlar ve aklı başında her yaştaki sorumluluk hisseden kişiler, serseri yahut maganda; ne derseniz deyin insan hayatı, toplum emniyeti için tehlike arz eden davranış biçimlerine karşı mücadeleyi arttırmalıdır. Arttırmalıdır ki; olur olmaz yerde kendini bilmezler silahla ateş etmesin, böylece Begümler, Melahatler, Ahmetler ve Hasanların hayatı kör kurşunla kararmasın, ana-baba, kardeş-bacıların yüreğine kor ateş düşmesin...