Kızıldeniz’de yükselen tansiyon!

A -
A +

ABD ve İngiltere’nin Husiler’e saldırısı ve Husiler'in yaptığı misilleme nereye tırmanacak? İran’ı hedefe koyan ABD bu bahane ile saldırıda bulunur mu, bulunursa ne gibi gelişmeler olur? Tansiyon bayağı yükseliyor!

 

 

 

ABD Başkanı Trump, öteden beri kendisini “barış adamı” diye takdim ederek, hedefinin savaşları sona erdirmek olduğunu iddia ediyor. Hatta ilk görev döneminde, savaş emri vermeyen tek ABD başkanı olmakla övünüyordu… Ama sahada cereyan eden olaylar hiç de öyle demiyor!.. Zira Trump, İsrail’in savaş ve soykırım suçları işlemesine sonuna kadar kapıları açıyor. Ukrayna’daki barışseverliği de, daha ziyade ülkenin çok zengin rezervlere sahip olduğu, nadir toprak elementlerine çökmeye matuf. Trump’ın tek taraflı ama ikiyüzlü politikasından cesaret alan İsrail, ateşkes hükümlerine rağmen, Gazze’ye gıda, ilaç ve diğer temel insani ihtiyaçların girişine izin vermiyor. Bir buçuk seneden beri devam eden bu abluka sebebiyle açlıktan ve ilaçsızlıkta hayatını kaybeden Filistinli çocuk sayısı korkunç boyutlarda. Gazze’deki bu tablonun birinci sorumlusu, hiç şüphesiz, İsrail’e bu sınırsız desteği veren ABD Yönetimleri. Dün Biden, bugün de Trump bu zulmün en büyük destekçisi ve sorumlusudur. Trump kendisine ait sosyal medya platformunda, Kızıldeniz’de İsrail gemilerine müdahale eden Yemen’deki Husiler’e karşı; “büyük bir saldırı” başlatmaları için Amerikan silahlı kuvvetlerine emir verdiğini ilan ederek, hiç de iddia ettiği gibi barış adamı olmadığını fiilen göstermiş oldu. ABD, Husiler’e İsrail gemilerini vurmaktan vazgeçin dedikçe, onlar da şu haklı cevabı veriyor: “Sen de İsrail’e destek olmaktan vazgeç.” Daha önce de Yemen’deki hedefleri bombalayan Amerika ve İngiltere, başkent Sana, Sada ve Zamar şehirlerini hedef alan son kanlı bombardımanda da en az 53 kişiyi katletti. Saldırılara misilleme yapan Husiler, 24 saat içinde ABD uçak gemisi Harry S. Truman’ı iki defa balistik füze ve drone'larla hedef aldığını açıkladı. Demek ki, en gelişmiş harp teknolojisine sahip olmak da dokunulmaz olmak için yetmiyor!..

 

Husiler Haziran 2024’te de, Amerikan uçak gemisini hedef almış ve Batı medyası tarafından hiç gösterilmeyen görüntülere bakılacak olursa, ciddi hasar verdirmişti. Asimetrik savaş ortamında bir hayli şaşırtıcı olaylara şahit olunabiliyor… Lakin bazı gerçeklerin görülmesi, pekâlâ engellenebiliyor. ABD Merkez Komutanlığı (CENT-COM) o zaman bir açıklama yaparak; “Husilerin ABD uçak gemisi USS Dwight Eisenhower’e karşı başarılı bir saldırı yaptığına dair haberlerin gerçek olmadığını” öne sürmüştü. Fakat nedense adı geçen uçak gemisi bir müddet görev bölgesinden çekilmişti. Bir taraftan da Yemen iç savaşını devam ettiren Husiler, Gazze’ye abluka kaldırılana kadar, İsrail gemilerini engellemeye devam edeceklerini belirtiyor. Husiler’in en büyük desteği İran’dan gördüğü bir sır değil… O yüzden ABD, bu bahane ile İran’ı tehdit ediyor. Aslında Trump’ın bilinen kesin politikası, İran’ı nükleer programından dolayı baskılamak ve bundan mutlaka vazgeçirmek… ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, son saldırılarda çok sayıda Husi liderinin öldürüldüğünü söyleyerek, bu saldırıların Biden döneminde düzenlenenlerden farklı olduğunu söyledi. Waltz; “Buradaki fark ilk olarak Husi Liderliğinin peşine düşmek ve ikinci olarak İran’ı sorumlu tutmak” dedikten sonra şöyle devam etti: “Sadece ABD savaş gemilerini değil küresel ticareti de hedef alan ve Husiler'in dünyanın en stratejik iki deniz yolunu kapatmasına yardım eden İran’dır.” ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth de aynı şekilde İran’ı hedef alarak, “İran artık Husiler'e destek vermekten vazgeçse iyi olur…” diye tehditte bulundu. Bütün bu hadiseler gidişatın seyri hakkında oldukça net fikir veriyor. Husiler'in Kızıldeniz’de bir yılı aşkın zamandır yaptığı operasyonlar sebebiyle, dünya deniz ticareti trafiği çok derin şekilde etkilendi. Husilerin ciddi engellemeleri sebebiyle, güzergâh değiştirmek zorunda kalan gemilerin hedef limanlara ulaşma süresi, ortalama olarak iki misli uzadı. Bu da global deniz ticareti sisteminde, maliyet ve diğer unsurlar üzerinde pek büyük etkiler meydana getirdi.

 

Görünen o ki, Kızıldeniz’deki yüksek tansiyon ortamında, ABD ile İran arasında daha sert ve tehlikeli sürtüşmeler cereyan edebilir. İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, düşmanların tehditlerinin gerçekleşmesi durumunda çok sert ve yıkıcı karşılık vereceklerini ilan etti. Bakalım İran’a karşı her zaman şahin bir tavır içinde olan Trump Yönetimi işi nereye kadar tırmandıracak? İran’ın klasik duruşu her şart altında baskılara karşı direniyormuş görüntüsünü verebilmektir. Birkaç gün önce de İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan; “Tehdit ediyorsan ben de seninle müzakere etmiyorum. Ne yaparsan yap!..” diyerek Trump’a rest çekti. Tehdit ve baskıların her zaman istenen neticeyi vermediği veya kısa sürede vermediği de hesaba katılmalı. Yemen’deki Husiler, bütün tehdit ve karşı saldırılara rağmen, şu ana kadar geri adım atmadı. Aynı şekilde Hamas da İsrail ve Amerika’nın bütün tehdit ve katliamlarına rağmen geri adım atmadı. Emperyalist güçlerin çoğu kere karşı tarafın zayıflığına ve kendi üstün imkânlarına güvenerek, giriştikleri saldırılarda başarı sağlayamadan geri çekilmek zorunda kalmalarını da unutmamak lazım. Bunun en çarpıcı örnekleri Vietnam ve Afganistan’dır. Her ikisinde de Amerika hiç tahmin etmediği hezimetleri yaşadı. Oysa her iki savaşta da, ABD’nin sahip olduğu ve sahaya sürdüğü askerî güç kıyas kabul etmez büyüklükteydi. Velhasıl Trump, kendi ifadesiyle en sevdiği gümrük tarifesi savaşlarına devam etsin, en azından daha fazla insan kanı akmaz…

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.