Türkiye "Soğuk savaş" dönemi boyunca, kendisine yüklenen "cephe ülke" misyonunu bütün imkanlarıyla sürdürürken; tabii olarak "Demir perde" blokunun lideri olan Sovyetler Birliği'ne karşı hep mesafeli ve dikkatli bir politika izledi. İlişkileri ısındırmak, başka bir deyişle soğuk savaşın buzlarını çözüp daha yakın münasebetler kurmak için ortaya konan niyet ve teşebbüsler; Batı Bloku ve özellikle onun lideri ABD tarafından pek hoş karşılanmadı... Buna rağmen inisiyatif kullanarak bazı ekonomik ilişkilere giren politikacıların başına; daha sonradan gelen badireler, ister istemez "Çizgi dışına çıkmanın bir bedeli mi acaba?" değerlendirmelerine konu oldu. Sovyet Blokuna dahil veya onun etkisinde olan ülkelerle de Türkiye'nin münasebetleri önemli sıkıntılar yaşadı... Mesela 1980'li yılların ortalarında, Bulgaristan'ın soydaşlarımıza karşı, mecburi isim değiştirmeleriyle başlattığı asimilasyon ve bunun sonucunda Türkiye'ye gelen yüz binlerce kişinin yerinden yurdundan koparılması hadisesinde; Sovyeter Birliği'nin destek ve himayesi devam ettiği için Türkiye etkili bir müdahale gerçekleştiremedi. Keza Sovyetlere yakın duran ve bundan ötürü önemli destek gören Suriye; bölücü terör örgütüne alenen destek verdiği halde; bu ülkeyi toprak bütünlüğümüzü tehlikeye düşürme politikasından vazgeçirme noktasında, uzun yıllar caydırıcı bir aktif politika tatbik edilemedi. Hatta Sovyetler yıkıldıktan sonra da Suriye aynı tutumunu sürdürebildi. Ta ki, Türkiye doksanlı yılların sonuna doğru silahlı müdahale seçeneğini masaya sürene kadar!.. Yunanistan ile olan ilişkilerimiz de farklı değildi. Pek çok ihtilaf noktasında, zaman zaman sıcak çatışmaları gündeme getirecek kadar sürekli bir gerginlik hakimdi. Diğer komşularımız Irak ve İran'la da ilişkilerde hep sıkıntı ve gerginlikler öne çıkıyordu. Komşularımızla dostluk ve barış yerine; gerginlik ve düşmanlık ortamı söz konusu olduğundan, son birkaç yıla kadar Türkiye bundan ötürü çok büyük zorluklar ve kayıplar yaşadı. Bu kayıpların detayına girmek yazının boyutlarını aşacağı için; teşebbüs etmiyoruz. Soğuk savaşın üzerinden 15 yıl gibi uzun bir zaman geçti. Bugün acaba komşularımızla ilişkiler ne âlemde? Mevcut iktidar, daha önce on yıllarca sürdürülen ve esas hedefi statükoyu muhafaza olan; pasif ve genelde tek eksenli bakış açısına sahip dış politika anlayışını önemli ölçüde değiştirmeye muvaffak oldu. Bu yeni harici siyaset anlayışının teessüsünde; bilgi ve birikimi ve isabetli yaklaşımları ile önemli katkılar sağlayan, Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun ismini özellikle belirtmek gerekiyor... "Komşularla sıfır problem"i hedef alan ve pasiflik ve tek yönlülük yerine; çok yönlü, "dinamik ve ritmik" şeklinde formüle edilen yeni dış siyaset anlayışının geliştirilmesinde Prof. Davutoğlu'nun özel bir yeri var. Komşularımızla münasebetleri düzeltmekle işe başlayan bu yaklaşım sayesinde; Türkiye, bir zamanlar etrafında ateş çemberi misali hüküm süren husumetleri önemli ölçüde bertaraf etmeyi başarmış durumdadır. Bugün Suriye ile, yakın geçmişte hiç görülmemiş olumlu ilişkiler söz konusu. Yunanistan ile mevcut derin ihtilaflara rağmen, eskisi gibi bir gerginlik hüküm sürmemektedir. Bulgaristan ile keza eskiye nazaran çok müsbet bir komşuluk yaşanıyor. Sovyetler Birliğinden kopan Gürcistan'la hiçbir olumsuzluk bahse konu değildir. Azerbaycan zaten kardeş ülke... Bölgenin en önemli ülkelerinden biri olan İran ile, geçmişte birçoğu anlamsız ve daha ziyade başka ülkelerin tahrik ve tuzakları sebebiyle gerginlikler yaşanıyordu. Oysa bu ülke ile sınırımız, 366 seneden (1639 Kasr-ı Şirin anlaşmasından bu yana), hiç değişmemişti. Şimdilerde İran ile ilişkiler oldukça olumlu bir seyir içinde. Bu arada bir hafta önce Türkiye'ye resmi bir ziyaret gerçekleştiren Dışişleri Bakanı Manuşer Muttaki'nin yaptığı temasların genişlik ve niteliği, İran'ın dış politika konusunda yapmaya hazırlandığı yeni açılımların da bir işareti sayılabilir. Bu tarz, aynı zamanda "bölgesel güç" olma bilinç ve iddiasının da bir dışavurumudur... Belki ilerde İran'ın dış politikasi ile ilgili müstakil bir yazı yazmak daha doğru olacak. Neyse biz kendi dış politikamıza dönelim: Türkiye hal-i hazırda Irak'taki işgal ve iç karışıklıklar sebebiyle ve tabii Kürt meselesinden dolayı, bu komşusunun siyasi istikrar ve geleceği hakkında derin endişeler taşımaktadır. İki gün önce de burada kaydettiğimiz üzere; Türkiye Irak ile ilgili, gelecekte önemli rol üstlenmeye hazırlanmalıdır. Bu rolü de bir başka yazıda anlatmak isteriz!.. En fazla ihtilaflı olduğumuz komşu Ermenistan'dır... Yunanistan ile problemler sürüyor ama; görüşmeler de devam ediyor. Diyaloğun sürmesi, ihtilafların giderilmesi için gerekli ilk şarttır. "Sıfır problem" durumuna kadar yeni diyaloglar ve yeni açılımlara ihtiyaç var.