Konuşmalar ve konuşmalar...

A -
A +

Türkiye'de tören konuşmaları hep netameli olmak zorunda mıdır?! Daha önce bu köşede, bazı askeri görevlerin devir tesliminde veya yeni adli sene ile yasama yıllarının açılışlarında Yargıtay Başkanlarının, Cumhurbaşkanlarının yaptığı konuşmalarının mahiyetine ve ülkede meydana getirdiği etki ve tartışmalara kısaca temas etmiştim. Son günlerde toplum, yine böyle bir konuşma sendromuna sokulmuş durumda. Günlerdir bir kısım medya; Cumhurbaşkanı A. Nejdet Sezer'in bugün Meclis'te vereceği nutuk ile Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın yarın Harp Akademilerinin yeni öğretim yılı açılış töreninde yapacağı konuşmayı belli bir bakış açısından pompalamaya devam ediyor!.. Oysa henüz bu iki konuşma yapılmış değil. Bu konuşmaların metinleri de yazılı olarak dağıtılmadığı için muhtevaları belli değil. Ama kulis ve fısıltı bombardımanı ile, bahse konu bu iki konuşma, sanki bütünüyle kamuoyuna mal olmuş gibi tartışılıyor ve üzerinden fikir yürütülüyor... Böyle bir garabet herhalde sadece Türkiye'de yaşanır! Gazeteciliği sadece Ankara'daki askeri karargahlardan ulaklık yapmakla sınırlı gören bazı meslektaşlarımız işi öylesine abartıyor, öylesine zıvanadan çıkartıyorlar ki, akıllara ziyan. Mesela bir tanesi, Org. Büyükanıt'ın yapacağı konuşmanın; Başbakan Erdoğan'ın Washington'da ABD Başkanı Bush ile yapacağı görüşmeyi gölgeleyebileceğini filan söylüyor. Bir başkası Cumhurbaşkanı Sezer'in Meclis'in açılışında yapacağı konuşmanın; kendisinin buradaki son konuşması olacağı için çok sert olacağına dair değişik tahminlerde bulunuyor. Bütün bunlar ister istemez kamuoyunun en azından bir kısmında tereddütlere ve soru işaretlerine yol açıyor. Sayın Sezer'in bu hükümete ta başından beri mesafeli durduğu kimsenin meçhulü değil. Ancak kendisinin son kez Meclis'te konuşacak olması sebebiyle, sırf "hükümeti sıkıştırmak için", önemli ve anlamlı bir günde yapacağı konuşmanın, dozajını anormal derecede artıracağı yönünde, günlerce spekülasyon yapmak hangi sefil mantığa dayanıyor?! Altı küsur senedir Çankaya'da oturan ve son dört yılını da bu iktidarla birlikte, geride bırakan Cumhurbaşkanı, her vesile ile fikirlerini zaten beyan ediyor. Şu halde henüz muhtevası bilinmeyen, sadece üzerinde tahmin yürütülen bir konuşmadan yola çıkarak; âdeta hükümete muhtıra verileceği yönünde bir sonuç çıkarmak, kimse kusura bakmasın ama, ajitasyondan başka bir şey değildir. Diğer taraftan, Genelkurmay Başkanının teamül gereği, Harp Akademileri'nin öğretim yılı açılışında ilk ders mahiyetinde yapacağı konuşmanın, yine o bir kısım medya tarafından esas konseptinin dışına taşırılarak; neredeyse bir ihtilal beyannamesi gibi takdim edilmeye kalkışılması da, ülkemiz açısından en hafif deyimi ile demokrasi ayıbıdır. Nedir, ne yapılmak isteniyor? Sırf hükümeti zora sokmak için ülkenin istikrarına, demokrasinin işleyişine çomak sokmak mı gerekiyor? Bu tozu dumanı kaldıranlar, gerçekten memleketi çok sevdiği için mi, böylesine tuhaflıklar sergiliyor?.. Konuşmaların muhtevasına gelince; henüz metinler deklare edilmiş değil. Dolayısıyla doğmamış çocuğa don biçer gibi, yapılmamış konuşmalar hakkında fikir yarıştırmak ciddiyetten uzak bir durumdur. Şimdiye kadar yapılmış ve bundan sonra yapılacak konuşmaları, sadece konuşmayı yapan kişinin rütbesi, görevi ve makamına göre değil; bizzat muhtevaya, yani söylenen fikirlerin doğru olup olmamasına, ileri sürülen tezlerin bir vizyon ortaya koyup koyamadığına göre değerlendirmek gerekir. Yanlış bir fikir veya tez, sırf onu deklare eden dört yıldızlı bir generaldir veya cumhurbaşkanıdır diye doğru olamaz!.. Bu anlamda Türkçe Ezan'ın kaldırılmasının, karşı devrimcilere verilmiş bir taviz olduğu yolundaki düşünceler, gerçekleri yansıtmamaktadır. Dini hükümler ve ibadetler; kanunla, yahut emir-komuta ile tanzim edilemez. Tıpkı sosyolojik başka realitelerin emir komuta ile tanzim edilemediği gibi... Örnek mi, istiyorsunuz; 12 Eylül Askeri Yönetimi'nin sergilediği "Kürtçe konuşmak yasaktır!" türünden irrasyonel uygulamalar; Türkiye'nin bugün yaşadığı büyük sıkıntıların tetikleyici faktörü olmuştur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.